♦️ Peygamberimiz Için Yazılmış Naat Örnekleri
HAKLARAŞAĞIDA AÇIKLANMIŞTIR. I - VERGİ ZİYAI, USULSÜZLÜK VE ÖZEL USULSÜZLÜK CEZALARINDA İNDİRME(*) İkmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergi veya vergi farkını ve aşağıda gösterilen indirimlerden arta kalan vergi ziyaı usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarını mükellef veya vergi sorumlusu ihbarnamelerin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde ilgili vergi
Derslerinizdekullanmak için sunular üzerinde değişiklik yapabilirsiniz. Sunuları, kişisel web siteleri dışında diğer sosyal medya sitelerinde kaynak göstererek paylaşabilirsiniz. Eba, zoom, whatsapp vb. uygulamalar ile sunuları öğrencilerinize gönderebilirsiniz. Görüş ve önerileriniz için tıklayınız. Bitir
Naat: Hz. Peygamber'i övmek ve ondan şefaat dilemek amacıyla yazılan manzume. Daha çok kaside nazım şekliyle yazılır. Divanların başında tevhit ve münacatlardan sonra yer alır. Ayrıntılı bilgi için tıklayınız. Methiye: Divan şiirinde bir kimseyi övmek için yazılan manzume. Daha çok kaside nazım şekli ile yazılır.
Buyıl Mübarek Ramazan ayı münasebetiyle başlattığımız çalışmalardan biri de sayfamızda Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) şerefine yazılan naatler için özel bir bölüm açmaktır. Naat, Hz. Peygamber’i metheden şiirlerin genel adıdır. Bu türün öncüleri olan medhiyeler, Hz. Peygamber henüz hayattayken Medine’de söylenmiştir. Asr-ı Saadette Hz. Peygamber için
LAWYERTEAM HUKUK AİLESİ. Avukatlık Büroları, Danışmanlık Büroları, Kamu ve Özel şirketlerin Hukuk departmanları, Call Center uygulamaları ile çalışan Hukuk Büroları, için işleri kolaylaştıracak UYAP ile Mükemmel Entegrasyonu olan, OCR destekli Yapay Zekâ kullanan, KVKK kapsamında Kişisel verilere Saygılı ve kontrollü, Tüm Modüllerinde Usul ve Yasalara tamamen
G02 ve G03 Kodu. G02 ve G03 kodları CNC makinelerinde dairesel interpolasyon hareketi yapmak için kullanılan G kodlarıdır. CNC Torna ve İşleme Merkezi tezgahlarında aynı amaçla kullanılmaktadır. G02 kodu saat yönünde (CW) dairesel interpolasyon, G03 kodu ise saat yönünün tersinde (CCW) dairesel interpolasyon hareketi yapmak
İstanbulŞiirleri. İstanbul Rehberi İstanbul Şiirleri. Ağa Camii. Nazım Hikmet. Alınyazısı Saati (İstanbul) Sezai Karakoç. At Kokusu. Sunay Akın. Bahar Sarhoşluğu.
FreelanceYazılım Projeleri, Grafik Tasarım, Web Tasarım, E-Ticaret, SEO, Sosyal Medya, Dijital Pazarlama, Üniversite Yazılım Projeleri Hizmetleri Vermekteyim
Muhammed’in (S.A.V) doğum günü olan Mevlid Kandili münasebetiyle manevi atmosferi yüksek bir program düzenledi. Türkiye’nin birbirinden değerli ezgi ve naat sanatçılarının katıldığı programda, gönüller Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V)’nın sevgisiyle dolup taştı. Okunan Kur’an-ı Kerimlerin yanı sıra
9zItuk. Peygamberimizin yaşantısı, örnek davranışları, Her hareketinde en güzel örnek olan Peygamberimizin güzel ahlakından ve örnek davranışlarıHer işe besmeleyle başlardı. “Besmele” Bismillahirrahmanirrahim ile başlamayan her işin hayrı ve bereketi olmayacağını buyurmuştur.“Meşru işlerin her hangisi olursa olsun, Besmele-i Şerife ile başlanmazsa nasipsiz, güdük hayrı kesik olur” MünâviAllah Resulü herkese selam verirdi “Allah katında insanların en değerlisi karşılaştıklarında önce selam vermek için harekete geçendir.” buyurmuştur.“Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız. ” Müslim, Îmân 93Maddeler halinde Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem’in örnek davranışlarıPeygamberimizin Örnek DavranışlarıKuran-ı Kerim’de Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır;Ey Muhammed de ki Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın…” Al-i imran Suresi 31“ Ve sen Ey Muhammed elbette yüce bir ahlaka sahipsin.” Kalem Suresi 4Peygamber Efendimizin her Müslümana örnek olabilecek yaşantısı, davranışlarıRasûlullah Yürürken sahabilerinin gerisinde yürürdü.– Birisiyle karşılaştığı zaman önce kendisi selam verirdi.– Rasûlullah Aleyhisselâm daima düşünceli idi.– Kendisinin susması, konuşmasından uzun sürerdi.– Rasûlullah Aleyhisselâm lüzumsuz yere konuşmazdı.– Söze başlarken de sözü bitirirken de Allah’ın ismini anardı.– Konuşurken kısa ve özlü kelimelerle konuşurdu.– Rasûlullah’ın sözleri hep gerçek ve yerinde idi.– Rasûlullah Aleyhisselâm konuşurken ne fazla ne de eksik söz kullanırdı.– Kimsenin gönlünü kırmaz, kimseyi hor görmezdi.– En ufak nimete bile saygı gösterirdi.– Bir nimeti ne hoşuna gittiği için över, ne de hoşlanmadığı için yererdi.– Dünya için, dünya işleri için kızmazdı; fakat bir hak çiğnenmek istendiği zaman, onun öcünü almadıkça hiçbir şey kızgınlığının önüne geçemezdi.– Kendi şahsı için asla kızmaz ve öç almazdı.– Bir şeye işaret edeceği zaman parmağıyla değil, bütün eliyle işaret ederdi.– Hayret ve taaccüp ettiği zaman elinin duruşunu tersine çevirir, yani avucu göğe doğru ise onu yere doğru, yere doğru ise onu göğe doğru çevirirdi.– Konuşurken el hareketi yapar, sağ elinin avucunu sol elinin başparmağının iç tarafına vurur dururdu.– Kızdığı zaman kızgınlıktan hemen vazgeçer ve kızgınlığını belli etmezdi.– Neşelendiği, ferahlandığı zaman gözlerini yumardı.– En fazla gülmesi gülümsemekti. Gülümserken de ağzındaki dişleri inci taneleri gibi görünürdü.– Hz. Âişe’nin bildirdiğine göre; Peygamberimiz Aleyhisselâm insanların en güzel ahlaklısı idi. Hiçbir çirkin söz söylemez ve hiçbir çirkin harekete tenezzül etmezdi.– Çarşı ve pazarlarda bağırıp çağırmaz, kötülüğü kötülükle karşılamazdı. Fakat affeder ve bağışlardı.– İnsanların en naziği, en iyi huylusu ve en güleci idi.– Allah yolunda cihat dışında ne bir hizmetçiye, ne bir cariyeye ne de bir kimseye el sağ elini kullanırdıEfendimiz sas, insanlardan bir şey alırken ve onlara bir şey verirken sağ elini cömertti “cömert allah’a yakın, cimri ise allah’a uzaktır. cömertlik kökü cennette olan bir ağacın dünyaya sarkmış dalıdır. kim o dala tutunursa o dal onu cennete çeker.”İnsanlara selam verirdi Selamla birlikte samimiyetle, tebessüm ederek musafahada insanların arkasından hayırla yâd edilmesini isterdi Allah Rasulü, vefat etmiş insanların hep hayırla yâd edilmesini tavsiye hediyeleşir ve hediyeleşmeyi tavsiye ederdi Peygamberimiz sas insanlara hediyeler verir, onların hediyelerini kabul eder ve hediyelerine ya aynıyla veya çok daha iyisiyle karşılık karşı her zaman tebessümlüydü Kahkahayla gülmez fakat asık suratlı da davranmazdı. İnsanlar içerisinde en tebessümlü olanıydıTane tane konuşurduEfendimiz tane tane, orta bir ses tonuyla konuşurdu. Çok önemli gördüğü şeyleri üç defa tekrar ederek vurgulardıİnsanlar konuşurken ciddiyetle dinlerdi İnsanları dinlerken onların yüzüne bakar söylediklerini önemserdiŞahsi konularda öfkelenmezdi Allah Rasulü, kendi nefsi adına veya dünyalık bir şey için öfkelenmez; insana veya Allah’a ait bir hak zayi olduğunda Allah ve din için şaka yapardı Peygamber Efendimiz sas insanlara şaka yapardı. Fakat şaka yaparken yalan söylemezdiO’ndan sas asla kaba bir söz duyulmamıştı Allah Rasulü bir hak zayi olmadıkça halim-selim bir insandı. O’ndan asla kötü söz, kaba ifade ve hakaret karşılığını hemen verirdi İnsanlara emeklerinin karşılığını hemen verirdi. Bunu ahlak olarak Müslümanlara da tavsiye ederdi “İşçinin ücretini alnının teri kurumadan veriniz.” Esnaflara dürüst olmayı tavsiye ederdi Peygamberimiz sas sık sık çarşıya ve pazara çıkıp dükkanlara uğrardı. Esnafa tartıyı nasıl yapacaklarını gösterir ve dürüst olmalarını tavsiye ilişkilerinde çok hassastı Allah Rasulü komşu haklarına karşı son derece dikkatliydi. “Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir.” buyurarak komşuluk ilişkilerinde sınırı çok ileriye yardım ederdi Efendimiz evleneceklere imkanları ölçüsünde yardım fakirlerin evlerine gider, onların hatırlarını sorar, onlarla beraber bir evin kapısını çalarak izin isteyen kimse, bu işi en fazla üç defa tekrarlamalı, cevap verilmediği takdirde ısrarcı Efendimiz bir başkasının evine girmek için şöyle buyurmuştur; “İzin istemek üç defâdır. İzin verilirse girersin, verilmezse geri dönersin.” buyurmuştur. Buhârî, İsti’zân, 13Âyet-i kerimede ise şöyle buyrulmaktadır“Eğer girmek istediğiniz evlerde kimseyi bulamazsanız, izin verilinceye kadar oraya girmeyin! Geri dönün!» denirse hemen dönün, bu sizin için daha uygundur. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilendir.” Nur Suresi, 28İlgili Diğer KonularPeygamberimizin SünnetleriMünafığın alâmeti üçtür HadisEvlilik İle İlgili Hadisler40 Hadis“Rüzgara Sövmeyin, Bu Rüzgar Allah’ın Rahmetindendir.”“Ameller Niyetlere Göredir”“Hiç Şüphesiz Bu Din Sağlamdır, Ciddidir.”Ahir Zaman Facebook’tan takip etmeyi unutmayın!
Peygamber Sevgisinin Edebiyata Yansıması Mevlid-i Nebi Geleneğiİnsanlık tarihinin en önemli olaylarından biri Hz. Peygamberimiz dünyaya teşrif etmesidir. Çünkü insanlık tarihinde en büyük devrimi gerçekleştiren şahsiyet Hz. Peygamberdir. Arap Yarımadasında, tarihin hiçbir döneminde devlet kuramamış göçebe ve bedevi bir toplumda yetim ve öksüz bir zat çıkıyor, içerisinde yetiştiği toplumda 40 yaşına kadar yaşayıp bu yaşta Peygamberlik verildiği andan itibaren bulunduğu toplumu kısa sürede dönüştürüyor. 40 yaşından vefat ettiği 63 yaşına kadar ki peygamberlik süresinin 10 yılı Mekke’de, 13 yılı Medine’ de geçmiştir. Mekke dönemi davet’ dönemidir. Kuran surelerinin 114 tanesinin 84’ü Mekki’dir. Bu sureler hep, mücadele ve insanları hak yola davet, temelde iman ve ahlak esaslı ilkeleri içermektedir. Bu ayetler insanları düşünmeye sevk edip Allah’a cc davet eden, insanın kendisini tanıması, Allah’ı tanıması, yaşanması gereken ideal hayatın ne olduğu, kısa ama çarpıcı ifadelerle anlatan sloganvari seslenişlerin olduğu ayetlerdir. İlahi emir sonucu Mediye’ ye hicret emri alınıyor. Hicretten 10 sene sonra ise devlet kuruyor. Bu devlet adalet, rahmet, şefkat, merhamet devletidir. Bu devlet saltanat üzerine kurulmuş, başka ülkeleri sömürgeleştirmek için, insanları köleleştirmek için kurulmuş bir devlet değildir. Efendimiz sav’in hayatına bakınca görüyoruz ki gerek Mekke gerek Medine döneminde sıradan insanlar gibi yaşıyor. Kendine özgü özel bir kıyafeti yok. Öyle ki dışardan mescide giren birisi Hanginiz Peygambersiniz?’ deme ihtiyacı hissediyor ki insanların arasında onu tanıyamadığından dolayı. Devletini kurduktan sonra ne sarayı var ne köşkü var ne polisi var ne fedaisi var ne koruyucusu var ne de hapishanesi var. İşte böyle bir devlet. Bütün insanlığa kucağını açmış bir Rahmet Peygamberi…Resulüm! Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.’ Enbiya/21…Böylece, sizler insanlara birer şahit ve örnek olasınız ve Peygamber de size bir şahit ve örnek olsun diye sizi orta vasat bir ümmet yaptık.’Bakara/143… Orta ümmet’ demek adaletli ümmet’ demektir bir anlamda. Çünkü insanlık değerlerinin kuma gömüldüğü bir zamanda kısa sürede adaletiyle ahlaki ve vicdani değerleri tüm topluma yaymış bir peygamber ve onun güzide nesli gözümüzün önünde durmaktadır. Mehmet Akif Ersoy, Bir Gece Şiiri’nde ne güzel dile getirmişDünya neye sahipse onun vergisidir hep,Medyun ona cemiyeti medyun ona ferdi,Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet,Ya Rab! mahşerde bizi bu ikrar ile zaman bugünkü medeni dünya bile çok şeyi İslam’a borçludur. İslam’ın o dönemde ezilen kadınlara verdiği değer ve hakkı; onları değersiz gören bir anlayışa karşı mirasta hak tanıyan, bütün insanların Allah katında eşit olduğunu savunan bir anlayışı hâkim kılıyor. Kendisiyle konuşmak için gelen birinin titrediğini görünce Ne korkuyorsun!Ben de senin gibi kurutulmuş deve eti yiyen dul bir kadının çocuğuyum’ anlayışıyla hareket eden bir Nebi. İşte bu gibi değerler nedeniyle rahmet devleti kısa zamanda İslam medeniyetine dönüşmüştür. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim Allah rızasını kazanmak ve ahiret mutluğuna ulaşmak isteyenler için Hz. Peygamber’in üsve-i hasene’ en güzel örnek olduğunu insanlara bildirmektedir. Efendimiz’in şairlerinden kabul edilen Hasan Efendimize olan sevgisi vesilesiyle şu mısraları kaleme alıyorAkla sen gelirsin güzel deninceSenden daha güzel doğmadı benceBütün kusurlardan arıtılmışsınSanki yaratıldın kendi gönlünceYine Efendimizin şairlerinden Ka’b Efendimiz için 58 beyitlik bir kaside yazmıştır ki buna kaside-i bürde denilir. Bu, ilk kaside kabul edilir. Kasideyi Efendimize okuduğu an, Efendimiz hırkasını ona hediye etmiştir ki o hırka günümüzde Topkapı Sarayı’nda sergilenmektedir. Efendimize olan sevginin kaside ve şiirlerle ifade edilmesine Efendimiz de hediyelerle karşılık vermiştir. Üzerindeki hırkasını hediye etmesi ise sanatını hak dava yolunda kullanan sanatkârları teşvik anlamında manidar bir Peygamberimiz; bir baba, dede, komutan, öğretmen, din adamı, tüccar, çoban vs. olarak insanlar için en iyi rol model olduğu için toplumun her kesimi onu örnek alıyor ve seviyordu. Esasen onu ahlaki, iş, ev, bireysel ve toplumsal yaşantımızda örnek aldığımız ölçüde hayatımız, toplumumuz ve dahi ümmet kurtuluşa erecektir. Efendimizin, Veladet-i Nebi yani dünyaya teşrifi ile getirdiği değerlere ve ışığa bugün daha da muhtacız. Efendimizin insanlığın huzuru ve selameti için en büyük katkısı kendi şahsında numune insan tipini ortaya koyuşudur. Hz. Peygamberimize duyulan saygı ve sevgi her alanda olduğu gibi sanat alanımızda da kendini göstermektedir. Gerek edebiyat alanında kaside, naat, mevlit ve şiirlerle, gerek manzum siyer eserleriyle gerek hilye ve yazı sanatlarıyla O’na sav duyulan sevgi en güzel biçimlerde ifade edilegelmiştir. İslam âleminin en meşhur edebiyatçı ve yazarları en güzel eserlerini O’na ayırmışlar veya O’ndan bahsetmişlerdir. Çünkü din sevgisi Peygamber sevgisi ile kendini temsil eder ve gelişir. Yüce Yaratıcımız ayrı bir varlık olduğundan Hz. Peygamberimizin ise insanlar içinden olması O’nun şahsında Allah’a olan sevgimizi ve imanımızı ifade etmemize vesile olmaktadır. Nitekim insanlar Hz. Peygamberin Allah’tan getirdiği vahiy sayesinde Allah ile iletişim kurabilmektedir. Dinle ilgili bütün hususları bize Hz. Peygamber bildirmektedir. Dolayısıyla, din sevgisi peygamber sevgisi ile kaimdir; O’nu ne kadar iyi tanırsak iman noktasında o kadar tatmine ulaşırız. Edebiyatçılar da bunları bildikleri için Hz. Peygamber için şiirler ve eserler yazmışlardır. Mesela Osmanlı döneminde yazılmış en önemli eser Süleyman Çelebi’nin yazmış olduğu Vesiletü’n-Necat’tır. O kadar etkilidir ki Osmanlı coğrafyasında Türk olsun olmasın herkesi büyülemiştir. Tabiri caizse Süleyman Çelebi, Efendimizi destanlaştırmıştır. Bu eser, Peygamber ve din sevgisini canlı tutan başarılı bir eser olarak karşımızda durmaktadır. Ziya Paşa’ya Siz de büyük bir şairsiniz. Çelebi gibi bir mevlit de siz yazsanız olmaz mı?’ denilince o, mevlitteki Bir acep nur kim güneş pervanesi’ Peygamber öyle bir nur ki güneş bile etrafında yörünge gibi pervane olmuş dönüyor dizesini okuyup şöyle cevap veriyor Bunun üstüne söz söylenmez.’Şiir dediğimizde olağanüstülükler ve imkânsızlıklar barındıran ifadelerin olmaması kaçınılmazdır. Çünkü bu bir edebiyattır, sanattır; olması istenen şeylerin yazıyla ifade edilmesidir. Bu yüzden mevlidi bu noktadan eleştirmek de yersiz bir tutumdur. Şairin, şiirinde Hz. Peygamberi övmesi için olağanüstü ifadelere yer vermesi ve sevgisini böyle göstermesi en doğal hakkıdır. Peygamber sevgisinin, O’na duyulan aşk ve samimiyetle dile getirildiği bu eserin ülkemizin her tarafında, yurtdışında hep bir ağızdan okunması bilerek okutulmak istense dahi bu kadar etkili olamazdı. Çeşitli dillerde ve farklı kişilerin yazdığı mevlit eserleri dahi bu denli yaygın şekilde okunmamaktadır. Bu ise tamamen bir sevgi ve aşk yolculuğunun iz düşümüdür. O zamanlar Bursa Ulu Cami imam hatibi olan Süleyman Çelebi gibi, âşık bir din gönüllüsü olmak anlamında kendisi bizlere bir örneklik yapıyor. O nasıl bir Hz. Peygamber aşkıdır ki dil farklarını ve coğrafyaları aşıp gitmektedir. Mevlit olarak bildiğimizi eserin adı dahi Vesiletü’n-Necat yani Kurtuluş Vesilesi’dir. Çelebi, Hz. Peygamber’e duyduğu aşkı bu şekilde ifade ederek bir nevi O’na duyduğu aşk vesilesiyle kurtuluşa ermeyi ümit ediyor gibi. Mevlitte Hz. Peygamberimizin dünyaya teşrifini ifade eden öyle bir mısra vardır ki başka hiçbir şair veya eserde bu şekilde bir anlatıma, tasvire ve ifadeye rastlamak mümkün değildir. Şöyle ki;Yaratılmış cümle oldu şadüman Yaratılmışların hepsi adeta bayram ettiGam gidüp alem yeniden buldu can Alem O’nun doğumu ile yeniden can bulduCümle zerrat-ı cihan-idub nida Kainattaki her bir zerre şöyle nida ettiÇağrışuben dediler kim merhaba Merhaba -Ey Fahri Alem Muhammed Mustafa-Süleyman Çelebi’nin bu eşsiz anlatımı sanki doğumu esnasında kendisi Hz. Peygamberimizin yanındaymış gibi bir hissiyat vermektedir. Meleklerin nasıl geldiğini, annenin heyecanını öyle güzel tasvir ediyor ki ancak bu olaya şahit olanın böyle bir anlatıma sahip olabilmesi gerekirdi. Anlatabileceği her şeyi canlı kelimelerle ifade ederek yaşamış gibi bir atmosfer sunuyor metnine anlayarak bakılmadığı zaman içerisindeki anlatımlar sadece musiki ve makam icrası gibi gelebilir insana. Ancak Veladet Bahri’nde okuyanla birlikte herkesin ayağa kalktığı o dizelere gelinince neden ayağa kalkıyoruz iyi düşünmek gerekir. O dizelere kadar Hz. Peygamberimizin doğumu öncesi yaşananları tasvir eden mısralar artık Hz. Peygamberimizin doğumunu anlatmaya geçtiği için O’nu herkes bir nevi ayakta karşılamaktadır. Arap toplumunda yer alan mevlitler de bulunmaktadır ancak onlarda bizdeki gibi ayağa kalkma bulunmamaktadır. Ayağa kalkıp salat-selam getirilir ve dua edilir, tekrar oturulur. Bu, Hz. Peygamberimize duyulan saygının temsili bir şartlarda ilk yazılan eserler son yazılan eserlere nispetle daha eleştirel olabilir ve sonra ortaya konanlar ilk yazılana bakılarak daha iyi bir eser olarak karşımıza çıkabilirdi. Ancak Süleyman Çelebi’nin mevlidinin yeri şimdiye kadar doldurulabilmiş değildir. Kültürümüze o kadar yerleşmiş ve kalmıştır ki; çocuk doğunca, hanım veya erkekler kendi aralarında toplanınca, sünnet merasimlerinde, asker uğurlamada, düğünde, işyeri açılışında, hac gidişi ve dönüş merasimleri hep mevlit ile taçlandırılır. Öyle ki vefat sonrası bile merhum adına mevlit okutulup sene-i devriyelerinde de bu gelenek sürdürülür. Mevlit geleneği bu denli hayatımızın içindedir. İnsan, doğumu ile kulağına ezan okunarak hayata merhaba der. Ölüm sonrasında da merhum son yolculuğuna uğurlanırken Hz. Peygamberimize olan sevginin bir yansıması olarak kültürümüzde SELA OKUMA geleneği vardır. Sela nedir? Hz. Peygambere salat getirmek, O’nu övmektir. Yani Hz. Peygamber ile bu kadar iç içe, hayatımızın her anında hatırasını hissettiğimiz bir toplumun Yunus Emre de gayet yalın ve sade bir şekilde ancak eşsiz bir sevgi ile Hz. Peygamberimiz ile ilgili şu mısraları dile getirmektedir;Canım kurban olsun senin yoluna Adı güzel kendi güzel MuhammedEfendimiz sav için yazılan kasidelerden biri de İmam MuhammedBusiri’ye aittir. Bu kaside 10 bölüm ve 160 beyitten oluşmaktadır. Busiri aynı zamanda Efendimiz için bir de Kaside-i Hemziyye yazmıştır ki bu eser de 413 beyittir. Bu kasideler dini geleneğimize mal olmuş eserlerdir. Kaside-i Bürde ise ayrı bir öneme sahiptir. Eseri değerli kılıp yaşatan yazılma menkıbesi ise kısaca şöyledir; Şair, hayatının bir döneminde felç oluyor. Aylarca felçli kalıyor. Yatarken dua ediyor ve rüyasında Efendimiz’i görüyor. Efendimiz ona benim için yazdığın şu kasideyi okur musun? deyince Busiri Ya Resulallah! Ben hayatım boyunca size kasideler yazdım, hangisini okumamı istersiniz? diyor. Efendimiz ilk beyti okuyor ve şair de devamını okurken Hz. Peygamberimiz huşuyla dinliyor. Okuma bitince Efendimiz hırkasını çıkarıyor, hasta olan şaire verip sıvazlıyor ve sabah heyecanla uyanan şair bakıyor ki felçten eser kalmamış. Sabah namazına giderken biriyle karşılaşıyor ve adam, Busiri’ye Şu kasideni bana verir misin?’ diyor. Busiri de Hangi kaside?’ diyor adam da Bu gece Efendimize okuyordun ya hani!’ şeklinde cevap veriyor. Kasideyi meşhur eden bu menkıbedir. Hem metin hem de mana itibariyle eşsiz bir DÖNEM SEVGİSİNİ YANSITAN ESERLERMüslüman Türklerde Ahmet Yesevi’den bu yana güçlü bir gelenek var. Ahmet Yesevi’den sonra postnişin olanlar ve tasavvufi ekolü sürdürenler adeta daha evvelki pirlerinin bir sünneti gibi, yolu olarak algılıyorlar ve hemen hemen hepsi bir şair olan bu kimseler de şiir yazıyorlar. Osmanlı döneminde divan şairlerinde de Hz. Peygambere şiir veya naat yazmak adeta vazgeçilmez bir saha olmuştur. Kiminin bir, kiminin iki veya üç şiiri Hz. Peygamberle ilgilidir. Bunlar arasında hanım şaireler dahi bulunmaktadır. Fuzuli, Baki, Nefi, Nedim, Nabi, Şeyh Galip ve sonrakiler; Tanzimat şairleri arasında dahi bu konuda eserler mevcuttur. Cumhuriyet döneminde ise bu konuda eser olup olmadığını ortaya çıkarma ve Hz. Peygamberimizi anma vesilesi ile Diyanet İşleri Başkanlığı 25 yıl kadar önce naat-ı şerif yarışması düzenlemişti. Bu yarışmaya yüzlerce şiirle katılım olmuştu. Hatta şiirleri seçme konusunda jüri üyeleri dahi epey zorlandıklarını ifade ettiler. Müteakip senelerde çeşitli eserler alanında bu yarışmalar düzenlenmeye Nihat Asya’nın yazmış olduğu naat Cumhuriyet dönemindeki naatların tacıdır denilebilir. Uzun bir naat olduğu için buraya alma imkânımız olmadı ancak okuyucularımın bu naatı mutlaka okumaları gerekir. Asya, o günün şartlarında Hz. Peygamberimize ancak bu denli içten seslenebilirdi. Yahya Kemal de Osmanlının son döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında yetişmiş muhteşem bir şairdir. Klasik ve aruzu devam ettiren ancak söyleyişi farklı olan bir şairdir. Söz Meydanı’ isimli şiiri Hz. Peygambere yazılmış muhteşem bir sevgi içerikli naattır. Yahya Kemal, Mahir İz Hocaya bu şiirle ilgili Hocam bu şiir aslında naattır ama bana yobaz derler diye Söz Meydanı ismini verdim’ demiştir. Bu açıklama da o dönemin sosyo-dini ortamını yansıtması bakımından şairleri içinde sultan şairler de vardır. II. Murat’tan Fatih Sultan Mehmed’e kadar sultanların divan oluşturacak kadar şiirleri mevcuttur. Divaniçeler, Farsça şiirler, naatler vb. eserler veren padişahlar sayıca çoktur. Sultan I. Ahmet’in, Hz. Peygamberimizin ayak izini görünce İzin verseler de bu ayak izini kavuğumun üstünde gezdirsem’ sözü de herkesçe meşhur Su Kasidesi’nde;Suya versin bağ-ban gül-zarı zahmet çekmesinBahçıvan gül bahçesini sele versin/su ile mahvetsin, boşuna yorulmasın;Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gül-zara suÇünkü; bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmazBu dizelere benzer Yahya Kemal de şöyle bir dize kaleme almış;Zaman o gül gibi gül görmemiş zaman olalıGülün güzelliği dillere destan olalıMustafa Necati Bursalı’nın da bu minvalde şöyle bir dörtlüğü vardır;Ben anne kucağında başladım yâd etmeye seni Göz kendini unutur görse rüyada seniFazlının eteğini aklın eli erişmezEy Nebi! Tek yarattı Allah dünyada seniSeyri mahlasıyla yazan M. Ali Eşmeli’nin mısraları da dikkat çekicidir;Bağa senden bahçıvan bir tane ekmiş sadeceSonra Ey Gül! Seyre yığmış onsekiz bin alemiHz. Peygambere duyulan sevginin yansıması olarak çeşitli sanat dallarında yüzlerce divan, hat, hilye türü eserler meydana getirilmiş; levha ve tablolar ortaya çıkmıştır. O’na yazılan şiir ve eserler dur bir de ben şiir yazayım’ anlayışıyla değil O’na duyulan sevginin çağlaması sonucu ortaya çıkmıştır ki bu yüzden insanlarda tesir uyandırmaktadır. Bu manada Hz. Peygambere duyulan sevginin, aşkın, muhabbetin, ilahi sevdanın bir ifadesi olarak şiir, naat, divan vb. eser yazma geleneği geçmişten günümüze halen devam etmektedir. Hz. Peygamberimizi anlatan hiçbir eser onu tam olarak anlatamaz, yansıtamaz ve ifade edemez. O’na yer veren hiçbir eser onu hakkıyla ifade etmekten acizdir. Yahya Kemal’in şu sözü bunu açık şekilde yansıtır; Söz söz olalı, şairler söz söylemeye başlayalı O’nu anlatan çıkmadı.’ Yine bu hususta İmam Rabbani’nin Mektubat adlı eserinde geçen ve bir Arap şaire ait olan;Ben kelamımla Hz. Muhammed’i sav övmüş olmuyorum,Ancak Hz. Muhammed’den bahsederek kelamıma güzellik katmış oluyorum.’cümleleri de sözlerin O’nu ifade etmekten aciz olduğunu Hz. Peygamberimizi sav hakkıyla anmayı ve özellikle anlayarak sünnetini yaşamayı nasip yazıma son verirken tüm bu anlattıklarımın mührü, son cümlesi olması bakımından ve Hz. Peygambere millet olarak, ümmet olarak duyduğumuz sevgiyi, muhabbeti ve aşkı ifade etmesi bakımından Süleyman Çelebi’nin mevlidindeki şu iki mısra son sözümüz olsun;Ümmetin olduğumuz devlet yeter,Hizmetin kıldığımız izzet yeter’
Peygamberimize Yazılan Naat’lar“Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.”1 Allah Peygamberimiz Hz. Muhammed’i Kur’ân-ı Kerîm’de övmüş,2 Tevrat’ta ismi Muhammed; İncil’deki ismi Ahmed diye bildirilen iki cihan serveri o Yüce Nebi, Allah Rasulü ve seçkin bir kul Mustafa olarak “Makam-ı Mahmud”3 denilen övgü ve sevgi makamını elde etmiştir. Bütün bu özellikleriyle onu gökte melekler; yerde insanlar ve bütün felekler sevmiş ve övmüştür. O’na dair binlerce eser yazılmıştır. Herkes kendi açısından onu övmeye çalışmış fakat O’nu Allah dışında hiç kimse layık olduğu şekliyle övememiştir. O’nu övenlerden bir zümre de şairlerdir. Sahabeden Şair Hassan b. Sabit ve Ka’b b. Züheyr gibi şairlerle başlayan bu gelenek asırlarca devam etmiş, günümüz şairlerine kadar süregelmiştir. Halen de günümüzde her şair kendi gücü nisbetinde O’nu övmeye, onunla ilgili “Naat”ler yazmaya çalışmaktadır. Mesela ülkemizin önemli şairlerinden Necip Fazıl KISAKÜREK, O’nunla ilgili 63 şiirden oluşan “ES-SELAM” adlı şiir kitabını yazmıştır. Bu konuda artık özel derlemeler, “GÜLDESTE” adlı şiir kitapları yazılmakta, internet vb. elektronik-dijital ortamlarda O’nunla ilgili çeşitli şiirler yer almaktadır. Biz de burada O’na dair yazılan şiirlerden bir demet sunmak istiyoruzBir Arap şair O’nunla ilgili şunu söylemiştir “Muhemmedün beşerün ve leyse ke’l-beşerBel hüve yakûtun ve’n-nâsü ke’l-hacer.” Yani demek istemektedir ki“Her ne kadar Muhammed de bir insan olsa da O, diğer insanlar gibi o yakut taşı gibidir, diğer insanlar ise normal çakıl taşı gibidir.” Kısacası ikisi de taş olmasına rağmen- bir çakıl taşıyla elmas taşı arasında elmas taşı kadar fark vardır. Her ne kadar Hz. Muhammed de bir insan olsa da diğer insanlarla Hz. Muhammed arasında Hz. Muhammed kadar fark vardır. N. Fazıl Kısakürek O’nun için şöyle demiştir “Kurtarıcım, efendim, rehberim peygamberim!Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim” “O Allah’ın emriyle Kâinât EfendisiVarlığın tacı, varlık nurunun ta kendisi.” Yunus Emre de onu şu şekilde övmüştür Adı Güzel, Kendi Güzel Muhammed!Canım, kurban olsun senin yoluna,Adı güzel, kendi güzel Muhammed!Gel şefâat eyle kemter asi kuluna,Adı güzel, kendi güzel Muhammed! Mümin olanların çoktur cefâsı,Âhirette olur zevk-u sekiz bin âlemin Mustafâ’sı,Adı güzel, kendi güzel Muhammed! Yedi kat gökleri seyrân eyleyen,Kürsînin üstünde cevlân eyleyen,Mîrâcda, ümmetin Hak’tan dileyen,Adı güzel, kendi güzel Muhammed! Ol çâriyâr anın gökler yâridir,Anı seven günahlardan beridir,On sekiz bin âlemin serveridir, Adı güzel, kendi güzel Muhammed YÛNUS n’eyler iki cihânı sensiz,Sen hâk peygambersin şeksiz şüphesiz!Sana uymıyanlar, gider îmânsız,Adı güzel, kendi güzel Muhammed! O’na olan aşk ve sevgisini ise şu şiiriyle dile getirmiştir Arayı arayı bulsam iziniİzinin tozuna sürsem yüzümüHak nasip eylese görsem yüzünüYa Muhammed cânım arzular seniBir mübârek sefer olsa da gitsemKâbe yollarında kumlara batsamHub cemâlin bir kez düşde seyretsemYa Muhammed cânım arzular seniZerrece kalmadı gönlümde hileSıdk ile girmişem ben bu hak yolaEbu Bekir, Ömer, Osman da bileYa Muhammed cânım arzular seniAli ile Hasan Hüseyin andaSevgisi gönülde mahabbet candaYarın mahşer günü olur dîvândaYa Muhammed cânım arzular seniArafat dağıdır bizim dağımızAnda kabul olur bütün duamızMedine’de yatar PeygamberimizYa Muhammed cânım arzular seniYûnus medh eyledi seni dillerdeDillerde dillerde hem gönüllerdeAğlayı ağlayı gurbet illerdeYa Muhammed cânım arzular seni Erzurumlu Aşık Sümmanî bir şiirinde onunla ilgili şunları söylemiştir Çar anasırdan halk etti ta ezel Hak Adem’iCennetten sürgün ettiler hâke bastı kademi. Çıktı Serendip dağına ah-ü figan eylediAffetti Mevlâ günahın, murad aldı encemi. İsmail sahrada doğdu çünkü Hacer anadanAyağını yere vurdu izhar etti zemzemi. Came sevki nûş eyledi Şahmeran şerbetindenCümle çiçek sada verdi anda yaptı merhemi Çün Yunus’u yuttu balık kaldı umman içindeGece gündüz rica etti dedi “Gönder çaremi.” Geçirmeyip beş vaktini borcun eda eylediGetirmedi lisanına asla dünya kelami. Yakub’a hasretlik verdi Yusuf-u Kenan içinCihanı suya gark etti Nuh’a yüzdürdü gemi. Der Sümmani“Muhabbetten hasıl oldu MuhammedOnun için halk eyledi on sekiz bin alemi.” Peygamber Sen, fikir kadar güzel;Ve tek, birden daha tek !Itrını süzmüş ezel ;Bal sensin, varlık petek…. Sensin ölüme hisar;Bâkisi hep inkisar…Sar bizi, çepçevre sar,Rahmet rûzgarı etek !.. KISAKÜREK O’nun Ümmetinden Ol! Beri gel, serseri yol!O’nun ümmetinden ol!Sel sel kümelerle dol!O’nun ümmetinden ol! Sen, hiçliğe bakan yön!Hep sıfır, arka ve ön!Dosdoğru Kabe’ye dön!O’nun ümmetinden ol! Gel dünya, mundar kafes!Gel, gırtlakta son nefes!Gel, arşı arayan ses!O’nun ümmetinden ol! Solmaz, solmaz; bu bir renkÖlmez, ölmez; bin ahenk…İnsanlık; hevenk hevenk,O’nun ümmetinden ol! KISAKÜREK Milli Şarimiz Mehmed Akif Ersoy O’nu şöyle anlatmıştır BİR GECE On dört asır evvel, yine böyle bir geceydi Kumdan, ayin on dördü, bir öksüz çıkıverdi! Lakin, o ne hüsrandı ki; Hissetmedi gözler; Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi! Nerden görecekler? Göremezlerdi tabi Bir kerre, zuhur ettiği çöl en sapa yerdi; Bir kerre de, ma’mure-i dünya, o zamanlar, Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi. Sırtlanları geçmişti beser yırtıcılıkta; Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi! Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin, Salgındı, bugün şark’ı yıkan, tefrika derdi. Derken, büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz, Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi! Bir nefhada insanlığı kurtardı o masum, Bir hamlede Kayserleri, Kisraları serdi! Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi; Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi, geberdi! Alemlere rahmetti, evet, Şer’-i mübini, Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi. Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep; Medyun ona cemiyyeti, medyun ona ferdi. Medyundur o Masum’a bütün bir beşeriyyet… Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile Tasavvuf ehli, Hak aşığı, halk ozanı bir başka şair O’nu şöyle tasvir etmiştir Bağlamış Seni gören akıl zây’olur elbetServi serin halka saye boyda ser çektin ey serv-i kâmet.“Elif” zülfün, serin “Bâ”ya “Tebârek-Kadsem’” suresi 8“Er-Rahmân” okunur cismin “Alleme’l-esmâ”da ismin süresi,İki “mim” bir “dal”ı “hâ”ya bağlamış. 10Celâli sâildir kapında pertevinden bir buse isterDediler muteber bir delil gösterDedim hüccet “Ve’d-Duhâ”ya CELALİ…………………………………Zay yitirmek; Ser Baş; Kamet Boy, endam; Sail Dilenci, isteyen; Pertev Işık, nur; Hüccet Delil. MİM Lâm-elif dersinde aşk ocağındaBen “Elif” dedikçe dilim döndü “Mim” 12Yed-i kalem çalmış kudret bağındaKalemi “mim”, imlâsı “mim”, pendi “mim”.O serv-i semendin öz otağında,Yedi nâr beslemiş şâh dudağındaDört ırmak akıyor cânân bağında,Çeşmesi “mim”, gözesi “mim”, bendi “mim”.13 Çoktan âşık oldum ben o dilbere,İsmin kitap ettim aldım Celali yazam deftere,Ülkesi “mim”, durağı “mim”, kendi “mim”.14 Bayburtlu Celali Baba……………………….Elif Allah; Mim Muhammed; Pend Nasihat; Serv Selvi; Semend Çevik ve güzel at.………………………. Sendeki güzellik ey Hüsn-ü Şikâr. 15Ne alem, ne Adem ne cihanda var. 16Hüsnün cilasında açılan buse,Ne Yakup ne Yusuf ne Kenan’da Zulmet geceleri kılarsın ruşan. 18Cemalin görenler olur alamet sendeki nisanNe huri ne melek ne ğılmanda var. 19 Kaşların fermandır, gözlerin hakimŞems ile kameri edersin mahkumSendeki adalet sendeki hükümNe Davut ne oğlu Süleyman’da var. 20Kipriklerin oktur tutmuş yazmış kudret hüsn-ü cilanın metin Zebur hem Tevrat hem Kur’an’da var. Sana dost demişti ol Gânî HudâSeninçün bu âlem geldi mevcûda. 21Sendeki muhabbet sendeki sevdâ,Ne Mecnûn ne Leylâ ne Hicran’da Bayburtlu Aşık Hicrânî Şemail23 Ne uzun ne kısa kararında İbrahim’den ne asil bir hoş siyah dalgalı bir giydir beni benden soyÂlemlere rahmet yüzünü gösterBu kul varlığından soyunmak ister Güneş pervânesi o güzel yüzünNurundan ışığı vardır gündüzünSolmaz bir gül rengin ne kış ne güzünTecelli ediyor yüzünde özünHasretim, yanarım, yüzünü gösterKölen bu devletle avunmak ister Simsiyah gözlerin âhû misâlinDâim Hakk’a bakar her an visâlinBeyazı ölçüsü gözde kemâlinKaşların sûreti gökde hilâlin,Râzıyım rûyada yüzünü gösterÂşık maşukuna can sunmak ister Bir tutam sakalın birkaçı beyazMübarek vücudun serin kış ve yazCânımı yoluna kurban etsem azDostlar defterine köleni de yazAçıver kapını yüzünü gösterGönül hasretinden yakınmak ister Duyular mükemmel, dişleri inciKokusuna tutkun, yaşlısı genciYürürken koşmadan olur birinciKapına gelmiş bir garip dilenciAçıver ne olur yüzünü gösterGarip ayağına kapanmak ister Yukarıdan aşağı heybetle inişYürüyüşünde var hep bu görünüşÂdetin baktığın tarafa dönüşBize nasip olsun hayırlı bir düşKerem et ne olur yüzünü gösterKim böyle bir düşten uyanmak isterSeni ilk görenler korku çekermişSonra ülfet eder hemen severmişBenzerini asla görmedim dermişErenler yolunda giderek ermişBenzeri bulunmaz yüzünü göster Gönüller nurunla yıkanmak ister Zâtının nûrundan vermiş sana canHilkate ruhunla başlamış RahmanYûsuf’ta yok sende olan hüsnü anAhlâkındır Senin, mûcize Kur’an,Alemlere Rahmet, cemâlin gösterKölen rahmetine sığınmak ister Ümmetin üstüne titreyen sensinMüjdeci, uyaran, gel diyen sensinKulunu Allah’a sevdiren sensinGecemi gündüze çeviren sensinEy Hakk’ın şâhidi yüzünü gösterKul şehâdetinle tanınmak ister Hakk’ın halilisin, habibi sensinGönüllerin eşsiz tabibi sensinEn güzel hutbenin hâtibi sensinÜmmetin en büyük nasibi sensinAşkımın Leylası yüzünü gösterGönül seni gözden sakınmak ister En güzel, en üstün ahlak senindirCömertlikte kemâl el-hâk senindirŞefaatte en son durak senindirMiraç senin, Refref, Burak senindirSen gördün, bize de cemâlin gösterPervâne şem’ine hep yanmak ister 24 Prof. Dr. Hayrettin KARAMAN24-1-1992 de Mekke’de tamamlandı. KAN TUTAR Leblerimle emrine âmâdedir cânım benimAlda bir bûseyle öldür haydi cânânım benimLâl olur birden dilim bilmem neden görsem seniGörmesem kalmaz karârım dinmez efgânım benim. Hasta gönlüm çok zamandır iftirâkından harâbOlmadım bir lahza rahat geçti devrânım bir ümitsiz gizli derdin zehrineBu sebepten her geçen gün düştü dermânım benim. Yok teselliden nasîbim vermeyin zahmet banaEtmeyin bunca eziyet az mı hicrânım tutar sen her bakışta kastedersen cânımaYâremi sar merhem ol da akmasın kânım benim. Arif Emre her ne etse râzıdır fermânınaSahibimsin hem efendim hem de sultânım benim. Süleyman Arif Emre KAN TUTAR Leblerimle emrine âmâdedir cânım benim Alda bir bûseyle öldür haydi cânânım benim Lâl olur birden dilim bilmem neden görsem seni Görmesem kalmaz karârım dinmez efgânım benim. Hasta gönlüm çok zamandır iftirâkından harâb Olmadım bir lahza rahat geçti devrânım benim. Mübtelâyım bir ümitsiz gizli derdin zehrine Bu sebepten her geçen gün düştü dermânım benim. Yok teselliden nasîbim vermeyin zahmet bana Etmeyin bunca eziyet az mı hicrânım benim. Kan tutar sen her bakışta kastedersen cânıma Yâremi sar merhem ol da akmasın kânım benim. Arif Emre her ne etse râzıdır fermânına Sahibimsin hem efendim hem de sultânım benim. Süleyman Arif Emre
Emine KAYA - Allah’ın en sevgili kulu, son peygamberi, önderimiz Hz. Muhammed sas bir saadet güneşi olarak doğdu. Kurumuş toprakların su ile yeşerip hayat bulması gibi Peygamberimizsas’in gelişiyle insanlık yeniden hayat buldu. Peygamber Efendimiz’in hayatı her konuda örnek alacağımız şekilde yaşanmıştır. Biz aciz kullar O’nun ahlâkının nuruyla aydınlandık. Peygamberimiz’in ahlâkına ne zaman ulaşırız, Allah’ın sevdiği ve nimet verdiği kullardan oluruz. Rasûlullah sas dünyaya gözünü kapayıncaya kadar hep aynı huy ve ahlâk üzerinde yaşamıştır. O her zaman muhtaçlara yardım eder, zayıfları korur, insanlara tatlı sözle, güler yüzle muamelede bulunur, tevazu ve hoşgörüsünü kimseden esirgemezdi. Güneş nasıl ki Allah’a inananın da inanmayanın da üzerine doğarsa Peygamberimizsas’in dünyayı kapsayan şefkati de küçük-büyük, genç-ihtiyar, Müslüman-gayri müslim herkese aynı şekilde yayılırdı. Peygamber Efendimiz sas âlemlere rahmettir. O’nun ahlâkı Kuran ahlâkıydı. Yani her işi Allah Teâlâ’nın rızasına uygundu. O’nun kalplere yerleştirdiği iman ışığı sayesinde kalplerden yanlış inançlar silindi. Cehaletin yerine ilim, zulmün yerine hak ve adalet, kin ve düşmanlığın yerine insan sevgisi, acımasızlığın yerine şefkat ve merhamet geldi. Hz. Muhammed sas ahlâkını Kuran’dan almış bütün iyilikleri kendisinde toplamıştır. Hz. Aişe’ye Peygamber Efendimizsas’in ahlâkının nasıl olduğu sorulduğunda o şu cevabı vermiştir “…O’NUN AHLÂKI KUR’AN İDİ.”[1] Resûlullah’ın sas ahlâkının Kur’an olması demek, Kur’an’ın uygun gördüğünü uygun görmesi, Kur’an’ın beğenmediği bir işi, bir hareket tarzını beğenmemesi demektir. Bir şeye kızıyorsa, o şeyi Kur’an çirkin gördüğü için kızması, bir kimseyi seviyorsa, onun tutumunu Kur’an tasvip ettiği için sevmesi demektir. Kur’an’ın helâl saydığını helâl, haram saydığını haram sayması ve öylece uygulaması demektir. Osas’nu Yüce Allah yetiştirdi ve insanlara en güzel örnek, insanların kurtarıcısı ve önderi olsun diye özel olarak terbiye etti. Bu konuda Peygamber Efendimiz sas şöyle buyuruyor “Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi güzel yaptı.”[2] Rasûlullahsas’ın yanında her karakterden insan bulunurdu. Bu insanlarla tek tek ilgilenip, eksik ve hatalarını düzeltmek için onları uyarmış, temizliklerinden imanlarına kadar onları her konuda eğitmeye çalışmıştır. Onun bu şefkat, sevgi dolu, anlayışlı ve sevimli tavrı birçok insanın kalbinin dine ısınmasına ve Osas’na büyük bir içtenlik ve sevgi ile bağlanmalarına vesile olmuştur. Allah Peygamber Efendimizsas’in çevresindekilere gösterdiği bu güzel tavrını Kur’an’da şöyle bildirmektedir “Allah’tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılıp giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile.”[3] Müslüman olarak bizim görevimiz, Peygamberimizsas’in ahlâk ve fazilet dolu hayatını iyice öğrenmek ve onun ahlâk davranışlarını örnek olarak yaşamaktır. Allah Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimizsas’in örnek dolu ahlâkı için şöyle buyurmuştur “Andolsun ki, Allah’ın elçisinde sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmaya inanan ve Allah’ı çok anan kimseler için en güzel bir örnek vardır.”[4] İnsana ait yaşamın her anı ve her safhası için O’nun asil hayatı ve güzel ahlâkında olması gereken, olgunluk ve kemâle işaret eden bir örneklik vardır. “Muhammedi Risalet” adlı eserinde Seyyid Süleyman en-Nedvi bu hususu şu güzel cümleleri ile ifade eder “…eğer zengin ve varlıklı bir insan isen, Rasûlullah’ın Hicaz’la Şam arasında eşya taşıdığı ve Bahreyn’in hazinelerine sahip olduğu zamanı hatırla! Ve sen de O’nun gibi hareket et. Eğer fakir ve yoksul isen Rasul-i Ekrem’in Ebu Talib mahallesinde mahsur kaldığı, vatanını ve bütün mülkünü terk ederek Mekke’den Medine’ye hicret ettiği zamanı düşün. Eğer hükümdar isen O’nun Arapların idaresini ele geçirdiği, her tarafa hâkim olduğu, ileri gelenlerin, şan ve şeref sahiplerinin O’na itaat ettiği zamanı hatırla. Eğer zayıf ve kimsesiz isen Rasûlullah’ın Mekke’de yaşadıklarını hatırla! O’nda senin için güzel bir örnek vardır… Eğer fatih ve muzaffer bir hükümdar isen Bedir’de, Huneyn ve Mekke’de düşmana galip geldiği günlere bakarak Peygamber Efendimizin hayatından ibret al. Eğer mağlup olmuşsan Uhud harbinde Rasûlullahsas’ın şehid ve ağır yaralı ashabı arasındaki halini düşün. Eğer öğretmen isen mescidin sofasında ashabına nasıl öğretmenlik yaptığını hatırla! Eğer öğrenci isen Cebrail’in huzurunda nasıl diz çöküp hidayet istediğini düşün. Eğer nasihat eden bir vaiz, emin bir mürşit isen Mescid-i Nebevi’de bir kütük üzerinde vaaz eden Rasûlullahsas’a kulak ver. Eğer hiçbir yardımcın olmadığı halde hakkı ayakta tutmak, iyiliği haykırmak istiyorsan Mekke’deki zayıf haline rağmen Peygamber Efendimizin hakkı açıkça ilan ettiği zamanı hatırla. Eğer düşmanını yenersen, Rasûlullahsas’ın Mekke’yi fethettiği günü hatırla. Hakem ya da hâkim isen, İslam güneşi doğmadan önce, Kureyş reisleri birbirine girmek üzereyken Rasûlullahsas’ın Hacer-i Esved’i yerine koymak için verdiği hükme bir göz at. Sonra gözünü çevir ve bir daha bak Rasûlullah’ın Medine mescidinin avlusunda insanlar arasında adaletle hüküm verdiği zamanı düşün… Hülasa her ne olursan ol, ne işle uğraşırsan uğraş yaşadığın müddetçe, günün her saatinde Rasûlullah’ın hayatında senin için güzel bir hidayet, hayat karanlıklarını aydınlatan güzel bir misal vardır. Böylece işlerin düzelir, sıkıntıların sona erer… O’nun hayatı bütün insanlık için hayatın her safhasında örnekti. O’nun hayatı aydınlanmak isteyenler için bir nur, hidayete ermek isteyenler için bir kandil, doğru yolu bulmak isteyenler için de bir rehberdi.” İnsanlara dünya ve ahirette mutlu olmanın yolunu gösteren Peygambersas’in öğrettiği ahlâk ilkelerini önce kendisi uygulayarak bütün insanlık için en güzel örnek olmuştur. Ne mutlu onun gösterdiği aydınlık yoldan gidenlere. Ne mutlu onun yaşayışını ve ahlâki davranışlarını örnek alanlara… [1]- Müslim, Müsâfirîn 139. Ayrıca bk. Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 2 [2]- Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 12 [3]- Âl-i İmran Suresi 159. ayet [4]- Ahzab Suresi 21. ayet
İçindekiler1 6. Sınıf Peygamberimizin Hayatı Kitabı 2. Ünite Ölçme Değerlendirme Cevapları Sayfa 56, 57, 58, 59, Ölçme Değerlendirme Metni 6. Sınıf Peygamberimizin Hayatı Ders Kitabı Meb Yayınları Sayfa 56 A. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere doğru sözcüğü B. Aşağıdaki açık uçlu soruların cevabını ilgili alana Soru 5. Peygamberimizin âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olması ne anlama gelir? Soru 6. Peygamberimizin hadislerine göre Müslümanlar arasındaki şefkat ve merhamet anlayışı nasıl olmalıdır? 6. Sınıf Peygamberimizin Hayatı Ders Kitabı Meb Yayınları Sayfa 57 Soru 7. Selamlaşmanın insanlar arası ilişkilere olumlu etkileri nelerdir? Soru 8. Hz. Muhammed’in tevazu sahibi bir insan olduğunu gösteren davranışlarına bir örnek Soru 9. Peygamberimizin sünnetini öğrenmek Müslümanlar için neden önemlidir? Soru 10. Birbirini Allah için sevmek ne demektir? Soru 11. Peygamberimize salavat getirmek Müslümanlara neler kazandırır? 6. Sınıf Peygamberimizin Hayatı Ders Kitabı Meb Yayınları Sayfa 58 C. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları okuyunuz ve doğru seçeneği Yukarıdaki metin, Peygamberimizin güzel huylarından hangisi ile ilgilidir? Soru 13. Aşağıdakilerden hangisi Peygamberimizin adaletli olduğunu gösteren davranışlarından biridir? Soru 14. Peygamber Efendimiz “Müslüman kardeşini küçük görmesi kişiye kötülük olarak yeter.” buyurmuştur. Müslim, Birr, 32. Yukarıdaki hadis-i şerif Müslümanları aşağıdaki iyi huylardan hangisine yönlendirmektedir? 6. Sınıf Peygamberimizin Hayatı Ders Kitabı Meb Yayınları Sayfa 59 Soru 15. Peygamberimizin namaz kıldırırken çocuk ağlaması duyduğunda namazı kısa tutması onun aşağıdaki özelliklerinden hangisi ile ilgilidir? Soru 16. “… Peygamber size ne verdiyse alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının…” Haşr suresi, 7. ayet. ayeti aşağıdakilerden hangisini emretmektedir? Soru 17. Peygamberimize itaatin Allah’a itaat ile bir tutulmasının sebebi aşağıdakilerden hangisidir? 6. Sınıf Peygamberimizin Hayatı Ders Kitabı Meb Yayınları Sayfa 60 18, 19 ve 20. soruları yukarıdaki metne göre Soru 18. Hz. Peygamber, insanın fıtratı gereği yanılıp hata ettiği zamanlarda, bunu telafi etmek için ne yapmasını tavsiye etmiştir? Soru 19. Allah’ın her an bizi gördüğünün bilincinde olmak sizce davranışlarımızı nasıl etkiler? Soru 20. İslam ahlakında vicdanın nasıl bir işlevi vardır?6. Sınıf Peygamberimizin Hayatı Kitabı 2. Ünite Ölçme Değerlendirme Cevapları Sayfa 56, 57, 58, 59, Ölçme Değerlendirme Metni Cevapları6. Sınıf Peygamberimizin Hayatı Ders Kitabı Meb Yayınları Sayfa 56 CevaplarıA. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere doğru sözcüğü yazınızCevap “Resulüm! Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” En’am suresi, 107. ayet.“Ben güzel ahlaki tamamlamak üzere gönderildim.” Mâlik b. Enes, Muvattaa, Hüsnü’l-hulk, 1.Kur’an-ı Kerim’de ayrıntılı şekilde yer almayan bazı emirler peygamberimiz tarafından Muhammed’in niteliklerini övmek için yazılmış naat adı verilen şiirler Peygamberimize bağlılığımızın bir Aşağıdaki açık uçlu soruların cevabını ilgili alana 5. Peygamberimizin âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olması ne anlama gelir?Cevap Rahmet; Tanrı’nın acıması, bağışlaması, yardımı anlamına gelmektedir. peygamber efendimiz biz insanlara Allah’ın varlığını bilmemiz, ona ibadet etmemiz için gönderilen Allah’ın bir 6. Peygamberimizin hadislerine göre Müslümanlar arasındaki şefkat ve merhamet anlayışı nasıl olmalıdır?Cevap Müslümanların merhametli ve şefkatli olması gerektiğini bildirmiş olmadıkları müddetçe de cennete giremeyeceklerini Sınıf Peygamberimizin Hayatı Ders Kitabı Meb Yayınları Sayfa 57 CevaplarıSoru 7. Selamlaşmanın insanlar arası ilişkilere olumlu etkileri nelerdir?Cevap İnsanlar selamlaşarak birbirleri arasındaki bağı koparmamış ayrıca Allah’ı da anmış oluyorlar. Selamlaşarak insanların arasındaki kardeşlik bağı güçlenmiş 8. Hz. Muhammed’in tevazu sahibi bir insan olduğunu gösteren davranışlarına bir örnek Tevazu alçak gönüllülük anlamına gelmektedir. Peygamber efendimiz hiçbir zaman kendini insanlardan yüksek görmemiştir. Aldığı para, yaşadığı yer diğer insanlar gibi 9. Peygamberimizin sünnetini öğrenmek Müslümanlar için neden önemlidir?Cevap Peygamber efendimizin sünnetleri aslında Kur’an’ı nasıl uygulamamız gerektiğidir. Bundan dolayı sünnetler Müslümanlar için 10. Birbirini Allah için sevmek ne demektir?Cevap Mahşer günü arşın gölgesinde korunacak yedi grup insanlardan biri birbirinden menfaat gözetmeksizin Allah için birbirini sevenlerdir. Allah için sevmek, huyunu sevmesen de Allah’ın kulu olduğu için 11. Peygamberimize salavat getirmek Müslümanlara neler kazandırır?Cevap Peygamberimizin bunla ilgili bir hadisi vardır; “Kim bana salâvat okumayı unutursa, ona cennetin yolu unutturulur.” Sınıf Peygamberimizin Hayatı Ders Kitabı Meb Yayınları Sayfa 58 CevaplarıC. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları okuyunuz ve doğru seçeneği 12. Peygamber Efendimiz Hz. Hatice’nin vefatından yıllar sonra “Allah’a yemin olsun ki Allah bana Hatice’den daha hayırlısını vermemiştir. İnsanlar beni inkâr ederken o bana inanıp tasdik etti. İnsanlar benden uzak dururken o beni malı ile destekledi. Allah, onun vesilesiyle beni evlatla rızıklandırdı.” buyurmuştur. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C 8, s. 204.Yukarıdaki metin, Peygamberimizin güzel huylarından hangisi ile ilgilidir?Cevap A A Vefası B Dürüstlüğü C Güvenilirliği D CömertliğiSoru 13. Aşağıdakilerden hangisi Peygamberimizin adaletli olduğunu gösteren davranışlarından biridir?Cevap B A Hiç yalan söylememesi B Haksızlık yapılmasına izin vermemesi C Kendini övmekten hoşlanmaması D Çocuklara selam vermesiSoru 14. Peygamber Efendimiz “Müslüman kardeşini küçük görmesi kişiye kötülük olarak yeter.” buyurmuştur. Müslim, Birr, 32.Yukarıdaki hadis-i şerif Müslümanları aşağıdaki iyi huylardan hangisine yönlendirmektedir?Cevap D A Cömertlik B Doğruluk C Adalet D Tevazu6. Sınıf Peygamberimizin Hayatı Ders Kitabı Meb Yayınları Sayfa 59 CevaplarıSoru 15. Peygamberimizin namaz kıldırırken çocuk ağlaması duyduğunda namazı kısa tutması onun aşağıdaki özelliklerinden hangisi ile ilgilidir?Cevap C A Cömert olması B Uyarıcı olması C Merhametli olması D Vefalı olmasıSoru 16. “… Peygamber size ne verdiyse alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının…” Haşr suresi, 7. ayet. ayeti aşağıdakilerden hangisini emretmektedir?Cevap C A Selamlaşmayı B Adaletli olmayı C Peygambere itaati D Peygambere salavatıSoru 17. Peygamberimize itaatin Allah’a itaat ile bir tutulmasının sebebi aşağıdakilerden hangisidir?Cevap D A İnsanlara karşı çok merhametli olması B Gönderilen son peygamber olması C Müjdeleyici ve uyarıcı olması D Allah’tan aldığı emirler doğrultusunda konuşması6. Sınıf Peygamberimizin Hayatı Ders Kitabı Meb Yayınları Sayfa 60 Cevapları18, 19 ve 20. soruları yukarıdaki metne göre 18. Hz. Peygamber, insanın fıtratı gereği yanılıp hata ettiği zamanlarda, bunu telafi etmek için ne yapmasını tavsiye etmiştir?Cevap Tövbe etmesi ve Allah’tan af dilemesi gerektiğini 19. Allah’ın her an bizi gördüğünün bilincinde olmak sizce davranışlarımızı nasıl etkiler?Cevap Davranışlarımızı daha düzgün şekilde yapmamızı sağlar. yanlış davranışlardan kaçınmamızı her zaman doğru yolda olmamızı 20. İslam ahlakında vicdanın nasıl bir işlevi vardır?Cevap Vicdan İslam’ı yaşarken kendimizi sorgulamamızı, yaptığımız hatalara pişman olmamızı hata yapmamaya dikkat etmemizi sağlar. 6. Sınıf Peygamberimizin Hayatı Kitabı 56-57-58-59-60. Sayfa Cevapları Meb YayınlarıKonusu Hakkında Soru Sormak İster Misiniz ? Yorum ve Düşüncelerinizin Bizim İçin Ne Kadar Değerli Olduğunu Biliyor Musunuz ? Destek ve Yorumlarınız için Tıklayınız...
peygamberimiz için yazılmış naat örnekleri