🐴 Köy Yolunda Gidiyorum Ben Şarkısı

Köyokullarında açan, gizli ve sessiz, O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek. Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek, Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum, Ben mezarsız yaşamayı diliyorum, Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum. Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın, Türküleri Türk müziğindeki makamlara uygun şekilde, koma seslere dikkat ederek düzenlemeye çalışıyorum. Bağlama ya da diğer Türk müziği enstrümanlarına akorla eşlik ederken kullanabileceğiniz akorları paylaşıyorum. İÇ İ N D E K İ L E R 01-Tuzluçayır 42. Sok. - 29 Mart 2010 02-Hüzünlü Bir Yıl - 29 Mart 2010 03-Anne İstanbul'a mı Geldik - 12 Nisan 2010 04-Hâlimiz-Ahvalimiz - 13 Nisan 2010 05-Korkulu Bir Gece -16 Nisan 2010) 06-Unutamadığım Bir Yolculuk -23 Nisan 201 07-Karadoruk Şarkısı -23 Mayıs 2010 08-Köy Yolunda Tek Başıma -08 Haziran 2010 09-Köyünüzün Dünyası -28 Haziran Mesela bu yıl yeni bir yerdeyim, ama nedense mekanlar değişse de insanlar hiç değişmiyor. Bu çok net. Bu sefer beni üzemeyecekler çünkü gardımı çoktan aldım. İnsan her yerde insan işte. Aklıma Özdemir Asaf'ın 'Yalnızlığa Övgü' şiiri geliyor. Bugünün şarkısı bu olsun. 🎵 Balthazar - Bunker. Yazan: doğa çeşnicisi. Recep kayınço: Enişte ben de geleyim, ne olur beni de götürün. Muhtar: Ulen Recep, sen daha küçüksün oğlum.sen evde kal, evdekilere göz kulak olursun. Huriye ana: Sen ne diyon muhtar. Vatan yolunda savaşın küçüğü büyüğü olur mu, varsın o da gelsin. Bize göz kulak olmaya ne hacet. Daha ben ölmedim. Köygörmemiş milletvekilleri, çıkıp anadolu anadolu diye nasıl da sahip çıkar gösterişinde !! Posted in Anadolu Msn Nickleri , Çeşitli Msn Nickleri Gönderen YalınCocuk 834. Tarkan uzun bir aradan sonra yeni şarkısı 'Geççek'i Perşembe günü akşam saat 21.00’de yayınladı. Şarkı kısa sürede Twitter’da TT listesinin tepesine yerleşti. Dijital müzik platformlarında dinleyiciye sunulan şarkı hakkında yorum yapan çok sayıda sosyal medya kullanıcısı “Yeni marşımız”, “seçim Kısa bir Diyarbakır turu yapıp Mardin'e yola koyulduk. Bir buçuk saate yakın süren yolculuk sonunda yeni Mardin'e ulaştık. ŞarkıcınınŞarkısı Birsen Tezer. Unutamam Berksan. BU KÖY ADAM. BESTE KIRMACI - BU KÖY ADAM Ben hiç unutmadım unutamam Hem sessiz, biraz kargaşadan uzaklaşıyor gibi oluyorum. Biraz da rüzgarlı ya! Hep rüzgar olmak istemişimdir, iyi geliyor. Geçenlerde şehirdeyim, bir arkadaşım yer tarif etti, orada buluşacağız. Seninle bir-iki doktoru ziyaret etmiştik, oralarda işte, kulaklarını çınlattım yine. İki-üç kere İstanbul’a gittim. Kız tabi köy hayatını şehirde yaşamak isteyen Kanye'nin kuzuyla ceylanla dolu bahçesinde hayvanatla tanışıyor şaşırıyor vs. Sonra Kanye buna acıyıp bi lunaparka falan götüriim misafirimdir canı sıkılmasın diye büyük Michael Jackson şişme bebeğinin olduğu bir alana götürüyor. GidiyorumHançer Aşığım Aşık Çayır Biçerim HotFile Link; Hotfile.com: One click file hosting: (2010) Cengiz Kurtoğlu - Sessizce.rar FileServe Link; File name: (2010) Cengiz Kurtoğlu - Sessizce.rar File size: 36.72 MB Ceza - Onuncu Köy (2010) Al Senin Olsun.mp3 Battle Edebiyati.mp3 Bir Minik Mikrofon.mp3 Bir Var Bir Yok.mp3 Çivi Omo9Y. Hayki - Gidiyorum şarkı sözleri Yazdır Gidiyor kimi evine kimi de okula Biri uzağa yürüyorken biri de yakına Biri canına gidiyordu biri de malına Kimi maziye yürüdü kimi de yarına Birisi eşine yürür birisi işine Kimi de kapılıp düşüyor bela peşine Biri acele gidiyor biri düşüne düşüne Kimi de bırakıp seni koşuyor düşüne Kalanın işi ne ki bu yolun suçu ne Kimi nicedir gidiyor kimi bakıyor yola Birisi başına varıyor birisi sona Kimi de dert olup olup geliyor bana Kimi ağlayarak gitti kimi güle güle Ama yana döne vardı aşka biri seve seve Sor nasılsa hiçe çıkar her yolun sonu Ben de geldim ve gidiyorum sırtımda yolum Uzun ince bir yoldayım Kiminin canı yansa da o bunu saklar gider Kimi de canı ister atlar gider Gidiyorum gündüz gece Kimisi kalsa da yoktur gider Kimine kal dersin yok der gider Uzun ince bir yoldayım Kiminin canı yansa da o bunu saklar gider Kimi de canı ister atlar gider Gidiyorum gündüz gece Kimisi kalsa da yoktur gider Kimine kal dersin yok der gider Kiminin yolu uzun kiminin kısa Biri de hızını alamayıp kaçıyor fasa Kimi de yolu şaşırıp gidiyor aksi Baret maske talcid yürüyor taksim Birisi uçup gidiyor birisi yaya Kim bilir neden bize küsüp gidiyor kaya Birisi yolda yürüyorken bile sayıyor para Birisi ömür boyu yürüse de varıyor dara Kimi oturup ölür kimi de yürüyüp yaşar Biri boşa yürüyor bu bile gidiyor hoşa Kimi asker olup gider ama kimi delirip Biri sevip giden oldu yazık biri sevilip Birine canım dedin de sır olup gitti Zamana yetişemedin ki su olup gitti Sor nasılsa hiçe çıkar her yolun sonu Ben de geldim ve gidiyorum sırtımda yolum Uzun ince bir yoldayım Kiminin canı yansa da o bunu saklar gider Kimi de canı ister atlar gider Gidiyorum gündüz gece Kimisi kalsa da yoktur gider Kimine kal dersin yok der gider Uzun ince bir yoldayım Kiminin canı yansa da o bunu saklar gider Kimi de canı ister atlar gider Gidiyorum gündüz gece Kimisi kalsa da yoktur gider Kimine kal dersin yok der gider Etiketler Gidiyorum, Hayki, Hip-Hop/Rap, Onur Uğur & Karaçalı, Saian SS, Sürveyan, world Allame – Dünya Şarkı SözleriNakarat x2İçin için yanıyor dünya Gidiyor ağrına kaçıyor bak ayarı Elinden kurtuluşum yok ya Gidiyorum uzaklara çektim cezamıVerse 1Kay kenara, ben varken yazmazlar sayfalara Hele bi de bana nasıl görünüyor acaba konumundan tavşanlara dağ Meydanlar yavşaklara dar, dilim heyelandan hallice bu ara Para istiyolar ama para mara yok karava doğru mermi yuvala Bakakal akıl alıyorum, çöp raplerini hep alttan alıyorum Biz açtık ilerlediğiniz o yolu bi defterte bin nasihat dolu Bir istisnayla bir sürü moron istismar ederken rapler sorun Elbette arkamdan derler neymiş delinin zoru kendini koru Ömrümüzü verdik yollarına, bu yıkıkların işi mi rap olmadı Kusurumuz oldu ama, yinede seni çıkardık omuzlarına. Nefret, et nefret daha çok bekle, son model arabana sığmaz rap fazlası var azı yok pek de. Alırım alayını teke tek de, çal keke bak bu gece felekten. Öğren, doğru yerden Allame bi x2İçin için yanıyor dünya Gidiyor ağrına kaçıyor bak ayarı Elinden kurtuluşum yok ya Gidiyorum uzaklara çektim cezamıVerse 2Kimmiş pes eden he, bol keseden rap bok götürüyor ortalığı yapma göte on gezegen bez. Piyasada geziniyolar pezevenk. Gazlan eve seni satarlar adamım öyle gülmüyodun o pozdan evvel bizim oraya düşme lazlar ebeler, iki lafın belini kıralım uçma hemen. Basar komşularım az debelen, sakız olmuş bahsediyor malzemeden Seni azad ederim hiphop taam ağzına layık farzet evine ben gibi bi dev girer, ye bombaları geber özür dile geçmez kimseye sözün bile, gör inan buna iki gözün ile yap özün ile. Ömrümüzü verdik yollarına, bu yıkıkların işi mi rap olmadı Kusurumuz oldu ama, yinede seni çıkardık omuzlarına. Kal mahrum, anlama bunu hep savrul İç zakkum, ormandaki gevşek maymun benden uzak dur. Kitleyi düdükler aklın ama senden düşük onların ıq saygı maygı yok kaybol, bunun aybı olmaz plan x2İçin için yanıyor dünya Gidiyor ağrına kaçıyor bak ayarı Elinden kurtuluşum yok ya Gidiyorum uzaklara çektim cezamı 14 Nisan 2021 - 2036 - Güncelleme 14 Nisan 2021 - 2207 Yer yüzünden bir yıldız daha eksildi Mehtap ARYeryüzü yolculuğunu bırakıp aramızdan ayrılan arkadaşımsa ardından haberci diliyle yazmayı oldum olası pek sevmedim. 2018 yılından beri Akciğer kanseri ile mücadele ediyordu Mehtap ve bir süredir de yoğun bakımda yatmaktaydı. Sonunda 10 Nisan Cumartesi günü mücadeleyi bıraktı çoklu organ yetmezliği nedeniyle aramızdan iki senedir güzel de gidiyordu tedavisi. İyileşmekti umudu, yürüyebilmek, dans edebilmek beklentisiyle. “Yeniden sahnede olabilir miyim bilmiyorum ama istiyorum”, diyordu son süresince çok zorlansa da neşesini hiç kaybetmedi. Ablası Müjde Ar’ın kendisinin üzerine titrediğini her fırsatta yanında olduğunu büyük bir şükranla anlatırken, biricik oğlu Söz’ün kendi yuvasını kurmuş olması en büyük tesellisiydi. Bir de Sezen Aksu’nun evinde kendisine nasıl güzel baktığını ve güzel zamanlar geçirdiğini keyifle gün ardı hemen Pandemi öncesiydi “Hatiş dernekte buluşalım mı? dedi. “Olur tabii” dedim ve derneğe gittim. Gittiğimiz dernek Şişli’deki “Türkiye Yardım Sevenler Derneği İstanbul Şubesi” idi. Bir sürü giysi toparlamış derneğe gelir getirsin diye bağışlamıştı. Kermes vardı. Hayırseverlerin yaptığı yemeklerden yemiş alışveriş yapmıştık o ki Mehtap, kanser hastası, tedavi görüyor ve tekerlekli sandalyede ancak başkalarını da düşünüyordu. Zaten tiyatro yaşamınca çocukları düşünmüş yurdun en ücra köşelerinde oyunlar sergilemişti ve milyonlarca çocuğa dokunmuştu. Nasıl otursundu bir şeyler yapmalıydı ve bu yolu bulmuştu son Mehtap’ı daima gülen gözleri, sevdiği insanları gördüğünde içtenlikle, aşkım, tatlım, çok özledim diyen sevgi dolu seslenişleriyle Mehtap’ı çocuklara dokunmak, hatta daha çok çocuğa dokunmak için bitmeyen uzun geceler boyu süren evinin salonundaki çalışmaları titizlikle yürütürken dönüşlerindeki heyecanları ile Mehtap’ı biricik Oğlu Söz Ar’a duyduğu büyük sevgi, hayranlığı, arkadaşlığı ile hatırlayacağım. Ablası Müjde Ar, eniştesi Ercan Karakaş ve biricik Anneciği Aysel Gürel’e duyduğu hayranlık, sevgi ve saygısıyla de “Hatiş” demesini de özleyeceğim. Mehtap 14 yıl kadar önce Rahim kanseri olmuş ve ameliyat sonrası kanseri yenmişti. O günlerde basının ameliyatını, tedavisini konuşması onu çok üzüyordu. “Neden basın benim yaptıklarımı görmüyor ya da görmezden geliyor”, diye soruyordu. Evine döndüğünde kendisini iyi hissettiğinde bana haber vermesini istedim geçmiş olsun dileklerimi iletmek için. Önce konuştuk sonra kendisiyle röportaj yapmaya karar verdiğimi söyledim. Şimdi sizinle o gün yaptığım röportajı paylaşıyorum çünkü, Mehtap Ar’ı anlatıyor. “Sevgi emek ister” Anadolu yolunda…2007 Mart/ Hatice ÖzbaySpot Mehtap Ar Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu, şarkı sözlerinin tamamı Aysel Gürel’e ait olan “Sevgi Emek İster” adlı oyun 8 Nisan tarihinden itibaren Mardin köylerinde, mezralarında Anadolu yolculuğu, Urfa, Batman, Diyarbakır illeri, köy ve mezralarında da Ar’ın henüz beş, altı yaşlarında Lale Oraloğlu Tiyatrosu’nda “Kötü tohum” ve “Karanlığın içinden” oyunları ile başlar tiyatro yaşamı. Sonra Nejat Uygur, Tevfik Gelenbe, Üç Maymun Kabare çalıştığı bazı tiyatrolar bekleme salonlarında ve sahnelerde geçen, çocukluk yıllarının ardından, TV dizileri, sinema derken, Mehtap Ar, nihayet Anadolu’da çocuk tiyatrosu yapmak için yola çıkıyor. Mehtap'ı tanıdığımda, Anadolu’da tiyatro yapmak en büyük idealiydi. Cumartesi akşamı geçmiş olsun dileğinde bulunmak, hem de ideallerini gerçekleştireceği yolunda, aldığım bu duyumla arkadaşıma başarı ve şans dilemek, bir de söyleşmek üzere, sinan Göksel’le birlikte Mehtap’ın evine ziyarete Aysel Gürel ve Mehtap Ar, içten ve samimi bir sıcaklıkla bizi karşıladılar. Mehtap Ar’ın heyecanı ve coşkusu gözlerinden görüntülemek isterken, Mehtap hızla anlatmaya başladı. “Yıllardır bugünü bekliyordum” dediğinde gözleri her zamankinden fazla susmak bize düştü.“Yedi yıldır çocuk tiyatrosu yapıyorum. Fakat bu defa oldukça heyecanlıyım. Anadolu’ya gidiyorum. Karış karış. Mardin, Diyarbakır, Batman, Urfa, Midayat, Birecik… Köy köy tiyatro yapacağız. Bu çok önemli bir çalışma olacak. Yaşamı boyunca bunu görmemiş çocuklarla gençlerle buluşacağız.”“Geçenlerde arkadaşlarımla konuşuyordum, bu projeyi ve çok heyecanlı olduğumu söylüyordum. Arkadaşlarım da Mehtap çok güçlü kadın, ameliyat oldu on iki saat sonra sahneye çıktı.’ Diye konuşuyorlardı. Gazetelere baktım Anadolu Projesi ile ilgili haber çıkacak mı diye!.. yok arkadaş yok. Tiyatromla ilgili tek satır yok.”“Ama Mehtap Ameliyat oldu’. Mehtap Kanserden kurtuldu’, Mehtap sahneye çıkıyor’. Bu türden haberler çok. Ben yaptıklarımla var olmak istedim hep. Ayrıca bu konuda benimle konuşmak istediğiniz için size çok teşekkür ediyorum. Tiyatromu kurduğumdan beri hedefim Anadolu’ya gitmekti. Yedi yıldan beri İstanbul ili içinde, Milli eğitim onaylı oyunlarımızı ağırlıklı olarak da kırsal kesimde sergiledik. Biraz da Anadolu’ya gitmek, oradaki çocukları da tiyatro ile buluşturmak isteği vardı içimde. Bu yıl ancak gerçekleştirebileceğim bu idealimi. Yıllarca sponsor bulamadığımız için Anadolu’ya gün VAKSA’ya Sabancı Vakfı mektup yazdım. Anadolu’ya gitmek istiyorum ve destek bekliyorum dedim. Üç gün sonra beni aradıklarında ayaklarımın yerden kesildiğini hissettim. İdeallerim gerçek olacaktı. Ve Nisan 8 den itibariyle Mardin’den yola çıkıp, Urfa, Batman, Diyarbakır köylerinde, tarlalarında oyun sergileyeceğiz. Mardin’in merkezine gidip de orada bir gösteri yapmak değil amaç. Köy köy, mezra mezra gösterilerimizi sergileyip döneceğiz. Sonra da Kars’a gideceğiz, Sarıkamış, Ardahan, Kağızman var sırada.”Mehtap duraksamadan tek nefeste anlatırken, Aysel Gürel, “gurur duyuyorum seninle kızım.” Diyerek kızına sevgiyle bakıyor ve elini İstanbul’un varoşlarında, “Benim arkadaşım Yok”, “Biz Çocuğuz”, “bir arkadaş aranıyor”, Bir Şans Ver”, “ Sokakta Bir Gün”, “Bizimle Oynar mısın?”, Oyun İçinde Oyun”, adlı oyunları sahneleyen Mehtap “Ölünceye dek tiyatro yapacağım” diyor annesine bakarak.“Şarkıların annesi, canım annem Aysel Gürel iyi ki varsın. Ben de seninle gurur duyuyorum anneciğim. İyi ki doğurmuşsun beni.” Yanıtını vermekte gecikmedi ve ekledi.“İstanbul’da hafta beş gün ilk öğretime tiyatro yapıyoruz. Anadolu'ya gidiyoruz diye bunu ihmal etmiyoruz. Yine İstanbul’un kırsal kesiminde tabii… günde 24 saat çalışıyoruz. Provalarımızı bile evde yapıyoruz. Çok özel şartlarda bu işi yapmaya çalışıyoruz. Bir kamyonetimiz var, bir de annemin bana aldığı araba… Ekibimiz 8 kişi. Hepimiz arabaya sığmıyoruz, arabaya kura ile okullarda bile çocuklar yanımıza gelip biz onlara çocuk demiyoruz aslında onlar bizim arkadaşlarımız “ben dün gece heyecandan uyuyamadım” bile tiyatro bilmeyen çok çocuğa ulaştık. Sponsorumuz VAKSA sayesinde.”“Uyuyamadım bu tiyatro nasıl bir şey?” diyor Mehtap. Aysel Gürel hemen söze giriyor “Hayatımın en duygulu anlarından biridir. Beyoğlu’nda gidiyordum on yaşlarında bir erkek çocuğu annesini dürttü, anne anne bak, Mehtap Ar’ın annesi geçiyor’ dedi.”Aysel Gürel, şair ustalığı, inceliği ve nezaketi içerisinde, kızını gönülden destekliyor ve yanında olduğunu her kelimesi ile Ar devam ediyor. “Annem burada çok mütevazı davranıyor. Bu belki bir tek kez olmuştur. Ben yıllardır Aysel Gürel’in kızı, Müjde Ar’ın kız kardeşi olmaktan hep mutlu oldum. Ailemle gurur duyuyorum. Şunu da söylemeliyim ki; bu tiyatro sayesinde ilköğretim çağında 200 bine yakın arkadaşım oldu. Bu bir şöhretse, ben geç yakaladım. Ama iyi bir yerden yakaladım. Sevgi Emek İster’ oyunu ile Anadolu’ya açılıp daha yüz binler arkadaşımız olacak.”Mehtap derin bir nefes alıp sözlerine devam etti. “Bu oyuna ve bana Aysel Gürel’in katkısı çok büyük. Bu oyunu yazan Nuray Öykü Büyücek, yöneten Osman Gidişoğlu, tüm şarkı sözleri Aysel Gürel’e ait. Her yıl yeni bir oyun sergileyen, Mehtap Ar Tiyatrosu’nun, dekoru, ışığı, sevkıyatı, matbaa masrafları oldukça ağır geliyordu. Bunun için sponsor desteği şarttı. Şimdi heyecandan bir aydır uyku uyuyamıyorum. Ne kadar ile buluşacağız ve onlara dokunacağız, onların belleklerinde kalacağız, diye çok keyifleniyorum.” Artistin kızları“Sen ideallerinin peşinden koştun Mehtap ve işte yakaladın” dediğimde, sevgili Aysel, dalgalanan anılar denizinden aktarmaya başladı. “Bunlar küçük çocuklarken pataklıyor ve güzel insan olun diyordum. O zaman anlamıyorlardı “anne biz güzel insan değil miyiz?” insan nasıl olunur? diye yavaş yavaş anlatmaya başladım.”“Düşünüyorum da…” Diye söze başladı, Mehtap…“Evet, annem için çok zor olmalı. Bu zamanda, dul bir kadın olmak doğal bir durum artık. Düşünsenize elli yıl önce… Üstelik de Fatih semtinde, iki çocuklu dul bir kadın olmak ne kadar zordu… Fatih doğumluyum ve tüm çocukluğum Fatih’te geçti. Fatih Kız Lisesi’nde, Ahmet Rasim Ortaokulu kapılarında insanlar bize artistin kızları derlerdi. Uzaylı gibi bakarlardı.”Ben sustum artık soru sormuyor sevgili Aysel Gürel ve Mehtap’ı dinliyordum. Aysel anlatmaya devam etti. “O yıllarda okullardan Fransız sistemi kalktı, Amerikan sistemi konuldu. Ben Babıali’ye gittim, o zaman ayağımda ayakkabı bile yoktu. Kitapevlerini birer birer dolaştım, çünkü sistem şöyleydi Kendin araştır, kendin öğren.’ Babıali’den kitaplar topladım. Topladığım bu kitaplarla Fatih’te Nişancı Mehmet Paşa İlk Okulunda ilk kütüphaneyi kurdum. Çocuklarıma güzel insan olmanın ilk adımını böyle atabiliriz diye enjekte ettim. Ben daha o kütüphaneyi kurmadan önce, “Mehtap Ar’ın annesi gelsin” diye beni okuldan çağırdılar. Korktum, cam mı kırdı?Birini mi dövdü?Meğer imtihan neticeleri belli olmuş. Merak etmişler… Ben de sordum bir vukuat mı var?’ Diye Hayır biz aileyi tanımak istedik’ dediler. Niçin?’ dedim. Çünkü dediler, Fatih İlçe’sinde ilkokullar arasında 100 puan üzerinden 100 alan tek çocuk Mehtap Ar’ dediler. İkinciler ancak 35 puan alabilmişler. Aile üç kişilik zaten, ikisi orada okuyor, bir de ben.”Derin bir ah çekti Aysel!... “Ne Kavgam Bitti, Ne Sevdam” isimli şarkıyla, 2006 yılında, Kültür Bakanlığı, MESAM bandrol bildirimi ile en çok gelir getiren eserler listesinde birinci sırada yer almış. Ayrıca Aysel Gürel, Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü doktora öğrencisi, araştırma görevlisi Veysel Öztürk tarafından “tez” konusu olurda bunu iki satır sormamak ve yazmamak olmaz diye düşündüm. Her ne kadar Aysel Gürel’i ve 60 yıllık sanat yaşamını anlatmak ya da yazmak bu satırlara sığmasa da paylaşmak istedim kısacık.“Evet bu sene Boğaziçi Üniversitesi’nde Sabahattin Ali yarışmasında Araştırma Görevlisi Veysel Öztürk’ün tezi birinci oluyor ve konusu, “Ben Şair Aysel Gürel, Nasılım?” Üniversitelerde ders olarak anlatıyorlar beni. Bu çok güzel tabi. Benim şiirim “Firuze” ile Dıranas’ın “Fahriye Abla”sını ve Turgut Uyar’ın “Yalnız Dürdanecik”ini, satır satır, harf harf karşılaştırmış. Ve sonunda şunu yazmış Veysel Öztürk, “Şairin bir kaderi varsa ve bu kader daha çok gönüllü bir sürgünlükse Aysel Gürel’in patlayan flaşlar ve sürekli gülümseyen yüzünün arkasın da bir şairin sürgünlüğünün olduğu açık. Görünüşün çok şey, kimi zaman “her şey” olduğu bir toplumda şiir sevenlerin kıymet verdiği sürgünlük halinin kendisini görünüşün ötesinde de gösterebileceğini görmemiz gerekiyor…” “…Bir yandan da Ayselimiz Gürelimiz’in pastel saçları, ağır makyajı, pembe gözlükleri ve püsküllü kıyafetleriyle objektiflere fırlattığı o “cartlak” bakışı anımsayın. İlk resimlerle son resim arsında aslında “şairlik” bakımından o kadar büyük bir fark yok. Şimdi bu ülkede İsmet Özel şairde Aysel Gürel Değil mi?” Ben Aysel Gürel olarak bunu söylemek zorundayım, bunları ben yazmadım, bu ödül alan bir tez konusu. Bunları Veysel Öztürk yazdı.” 90’lı yıllara damgasını vuran “Firuze, Sen Ağlama” gibi şarkıları ve onların söz yazarı Aysel Gürel’i bilmeyen var mıdır aramızda. Ben yıllarca kızım Aslı Gökçe’den İnzüle’yi ağlayarak dinledim. Bu nasıl bir duygu yoğunluğudur. Öğreniyorum ki yine Selda Bağcan’ın 20 yıl kadar önce seslendirdiği “Zilleri taktı, çıkı çıkı yaptı” isimli parça, Ersan Başbuğ tarafından yeniden Aysel Gürel’in kızı olmanın nasıl bir duygu olduğunu sorduğumda. Duraksamadan yanıtladı. “Ben böyle bir annenin, Aysel Gürel’in kızı olmaktan çok mutluyum, bu günlere gelmemize neden olan annemizdir. Bize öncelikle dürüst olmayı öğretti. Mahalledeki kızlar hep ders çalışmaya gidiyoruz diye muhallebiciye giderlerdi. Biz bir kez bile muhallebiciye gidemedik. Bizim böyle isteklerimizde olmadı. Bizi ilk kez diskoteğe bile annem götürdü. Merak etmeyin bunları, önce benden öğrenin dedi. Annem muhteşem bir kadın ve iyi ki ben iyi ki, Aysel Gürel’in kızıyım. Her eve bir Aysel’in gerektiğini düşünüyorum.”Dört yıldır Şişli Belediyesi için sokak tiyatrosu yapan, “Bu toprağın bize verdiklerini bu toprağın insanına geri vermek…” diye başlayan broşürle, “Sevgi Emek İster” adlı oyunu ile Anadolu yollarına çıkan Mehtap’a yolun açık olsun diyoruz. Tut ellerini Anadolu’daki çocukların, dokun onlara bizim içinde… Mardin’de Midyat’ta, Diyarbakır’da, Batman’da, Urfa’da yaşayan çocuklara bizden de selam götür…Not Bu röportaj 2007 yılı Mart ayında Mehtap AR’ın evinde yapıldı. LeMan Dergi grubundan Yeni Harman Dergisinin Nisan 2007 -4 Sayı 105 de yayınlandı. / Nisan 2007 de kaynak belirterek Sabancı Vakfı sitesinde de yayınlandı. Aysel Gürel’in çok sevdiği Firuze şiiri ile. FiruzeBir gün dönüp bakınca düşlerİçmiş olursa yudum yudum yudum yıllarınıAğla, ağla Firuze ağlaAnlat bir zaman ne dayanılmaz güzellikte olduğunu Kıskanır rengini baharda yeşillerSevda büyüsü gibisin sen FiruzeSen nazlı bir çiçek, bir orman kuytusuÜzüm buğusu gibisin sen Firuze Duru bir su gibi, bazen volkan gibiBazen bir deli rüzgar gibiGözlerinde telaş, yıllar sence yavaşAcelen ne bekle Firuze Bir gün dönüp bakınca düşlerİçmiş olursa yudum yudum yudum yıllarınıAğla, ağla Firuze ağlaAnlat bir zaman ne dayanılmaz güzellikte olduğunu Acılı bir bakış yerleşirse eğerKirpiğinin ucundan gözbebeğineHerşeyin bedeli var, güzelliğinin deBir gün gelir ödenir, öde Firuze Duru bir su gibi, bazen volkan gibiBazen bir deli rüzgar gibiGözlerinde telaş, yıllar sence yavaşAcelen ne bekle Firuze 60 yıllık sahne yaşamının ardındanHatice ÖzbayFotoğraflar Hatice Özbay arşivinden Bu konuyu yanıtla Yeni Konu Önerilen Mesajlar BüyüLüGözLer Paylaş Seni ararken kendimi kaybetmekten yoruldum Bulduğumu zannettiğimde Kendimden ayrı düştüm Bu garip bir veda olacak Çünkü aslında hep içimdesin Ne kadar uzağa gitsem de Gittiğim her yerde benimlesin Söylenecek söz yok Gidiyorum ben... Hoşçakal hoşçakal..! Hoşçakal hoşçakal..! Ben bir kısrak gibi gelmişim dünyaya Şahlanıp koşmak içimde var Hoşçakal... Biraz su biraz yeşillik Her yer benim evimdir Taşırım dünyayı sırtımda Her dil benim dilimdir Ama söylenecek söz yok Gidiyorum ben... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş İη¢ιѕєℓ Paylaş Biraz su biraz yeşillik Her yer benim evimdir Taşırım dünyayı sırtımda Her dil benim dilimdir......... ne güzel söyler şebnem ferah....... Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş Sohbete katıl Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz. Benzer Konular Mustafa Cilasun Ekim 17, 2016 Gidiyorum Sus dedin ya bir kere inan olmaz tekrarı Hayatından sessizce çıkıp da gidiyorum Üzülme, dile düşmez yaşananın ikrarı Bükülmemiş boynumu büküp de gidiyorum Hatta üzülme deyip beklendiğin köşeyi Kaldırımda gözyaşım öksüz kalan neşeyi İçimde ukde olan yaşanmamış her şeyi Yazdığım şiirleri yakıp da gidiyorum Mademki idamlığım kurulmuş darağacım Son isteğim şudur ki olmasın kalbi acın En sevdiğim yıldızı sen diyerek baş tacım Gözlerinin içine takıp da gidiyorum Hasretin ki kalbimde olsa d Nisan 14, 2015 , Yer Şiirler İη¢ιѕєℓ Nisan 14, 2015 Sevgilim Gidiyorum başka bir şehire gidiyorum mecburiyetten bir daha buralara dönmemek üzere buralarda kalacak aslında ayrıyız ama onu birdaha görememek hatta barışma umudumu yitirmek buna can nasıl dayanacak o benim hayatımı öyle bir değiştirdiki vazgeçmek ne mümkün onsuz nasıl olacak bilmiyorumda sizce ahirette kavuşur muyum? Mart 12, 2013 , Yer Serbest Kürsü Mara GÜNEŞ Mart 24, 2014 Gidiyorum bahar geldi acmis sokagimin dallari pembe cicekler sarmis heryeri.. ruzgar savuruyor saclarimi ilik ilik esen bu memleketin ruzgari.. ne ariyorum burada..beden burda ama ruhum acaba nerede.. bunu her gordugum insanda hatirliyorum.. dusunuyorum su insanlarin arasinda dalip kaybolmak istiyorum birdaha bulunmamak uzere.. dar geliyor duslerim gozlerime.. dar geliyor hayal bu kalbe.. diyemiyorum.. gidecegim anne .. gidecegim baba.. oralar beni cagriyor.. sahibim ora Nisan 14, 2011 , Yer Üyelerimizden Şiirler & Denemeler lalyüreğim Ocak 21, 2014 sessiz nehir Ekim 24, 2013 eğitim öğretim ile ilgili belgeler > tiyatro oyunları, skeçler, piyesler, oratoryolar KÖYLÜNÜN UMUDU TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR 4 perdelik oyun Kişiler Muhtar - Süleyman - Avcı Mehmet Çaycı Ali dayı - Recep Koreli Nuri - Kaymakam Yenice Köyü muhtarı öğretmen Ayşe - 10 Erkek çocuk 10 Kız çocuk - 3 Genç kadın - 3 Yaşlı kadın 1. Perde Muhtar - Avcı Mehmet Çaycı Ali dayı - Recep - Koreli Nuri Muhtar, elli yaşlarında, iri yan, pos bıyıklı birisidir. Başında siperli bir şapka vardır. Ceket ve pantolon giymiştir. Ceketin içine beyaz bir gömlek ve kısa bir yelek bulunmaktadır. Köstekli saati görünmektedir. Avcı Mehmet, yirmili yaşlardadır. Başına siperli bir şapka takmıştır. Avcı Mehmet'in üzerinde çizgili bir gömlek, altında süvari pantolon vardır. Beline kuşak sarmıştır. İnce, uzun boyludur. Esmer ve bıyıklıdır. Sırtına tüfeğini asmıştır. Ayağında deri çizmeleri vardır. Çaycı Ali dayı, elli yaşlarında, beyaz saçlı, bıyıklı ve iri yan birisidir. Başına siperli bir şapka takmıştır. Üzerine beyaz bir gömlek ve gri bir süveter giymiştir. Altında siyah bir pantolon ve ayakkabılar vardır. önünde beyaz bir önlük vardır. Recep, yirmili yaşlardadır. Orta boylu, bıyıklı ve sarışın bindir. Başına siperli şapkayı ters takmıştır. Üzerinde desenli bir gömlek vardır. Altına süvari pantolon giymiştir. Beline beyaz kuşak sarmıştır. Ayağına, dizine kadar olan bir çift yün çorap giymiştir. Ayağında siyah lAstik ayakkabılar vardır. Koreli Nuri, Kore gazisidir. Yetmişli yaşlardadır. Uzun, ince boyludur. Beyaz sakallıdır. Başında siperli şapka vardır. Üzerine siyah bir ceket giymiştir. Altında süvari pantolon vardır. Ayağına siyah lAstik ayakkabılar giymiştir. Sahne Sahne köy kahvesi şeklinde düzenlenmiştir. Birkaç tane masa ve sandalye konulmuştur. Bir köşede küçük bir çay ocağı bulunmaktadır. Alüminyum bir çaydanlık ve kuşaklı bilgi bardaklar görünmektedir. Köy muhtarı başını öne eğmiş oturmaktadır. Çaycı Ali dayı, çay ocağının başındadır. Sahne yavaş yavaş aydınlanır. Köy muhtarı da başını kaldırıp konuşmaya başlar. Muhtar- Of... Offf!... Dert elediğin bitmiyor ki. Hele de benim gibi koskoca bir köyün muhtarıysan derdin hiç bitmez. Kimin başı sıkışsa doğruca gelir, beni bulur. MeselA dün bizim Kalaycı Osman'ın oğlu geldi. "Muhtar emmi." dedi. "Deste getiriyordum, traktörüm devrildi. Az gitti ben de altında kalıyordum. Hani yaptıracaktın yolu." Peki, şimdi ne diyeceksin buna? Oğlan haklı. Belediye seçimlerinden önce yapacağız dedilerdi. Ama nerede? Söyledikleri orada kaldı. Seçim geldi, geçti. Ne yaptılar, ne gördüler. Sadece bununla kalsa iyi. Evvelki gece tam uykuya dalmıştım ki kapı hızlı hızlı vuruldu. Neye uğradığımı şaşırdım. Kapıya gidiyorum diye ocaklığa girmez miyim? Üstüm başım kapkara oldu. Meğer kapıdaki bizim Süleyman'mış. Kızı hastalanmış. Ateşler içinde yanıyormuş yavrucak. "Aman muhtar emmi, kızımı kurtar." dedi. Ne yaparsın, neylersin? Gecenin bir yarısı. Arabayı nereden bulursun? Hadi arabayı buldun, doktoru nereden bulursun? Yaaa... işte böyle. Biz de dert bir değil, iki değil. Köyde, su yok, çal Köy işlerinin kapısını. Kaç kere çaldık çalmasına ama ne gelen var, ne giden. 8u sırada kapı açılır. İki adam içeri girer. SelAm verirler ve masaya otururlar. ikisi birlikte- SelAmünaleyküm! Muhtar- Aleykümselam! Avcı Mehmet-Ali dayı, bize iki çay. Recep- Benimki demli olsun, hani şöyle tavşan kanı. Avcı Mehmet- Eee... Muhtar emmi! Böyle kara kara ne düşünüp durursun? De hele... Muhtar fCevap vermez. Recep imalı- Neyi düşünecek? Sabaha karşı kırağı indiydi ya! Kavrulan patlıcanlarını düşünür. Herkes gülüşür. Muhtar- Fesuphanallah! Asabımı bozma Recep! Şakanın sırası mı şimdi? Ali dayı çayları getirir. Recep gülerek- Ne kızıyorsun muhtar emmi? Muhtar susar. Boynunu büker. Bu sırada kapı tekrar açılır. İçeri yaşlı bir adam girer. Koreli Nuri- SelAmünaleyküm ağalar! Kahvedekiler hep bir ağızdan- Aleykümselam! Koreli Nuri gelir, muhtarın yanına oturur. Koreli Nuri- Eee muhtar efendi? Muhtar olmakla iş bitmiyor değil mi? Kapıları çalmak lAzım, muhtar efendi... Muhtar çıkışarak- Çalmadım mı sanıyorsun? Bir de bilmezmiş gibi konuşuyorsun. Koreli Nuri Acı acı güler.- Çaldın çalmasına da... öyle olmaz. Muhtar- Ya nasıl olur? Koreli Nuri- Bir kere çaldın, istediğini vermediler mi? Bir daha çalacaksın. Muhtar- Ben kapıları aşındırmaktan usanmadım, onlar söz vermekten usanmadılar. Koreli Nuri- Gerekirse Ankara'ya gideceksin muhtar! Bak, okul bir yıldır boş duruyor. Okul var, öğretmen yok. Muhtar- Doğru söylersin Koreli. Bir zamanlar okul yoktu. Bizler okuyamadık. Çocuklarımız okuyamadı. Toplandık, kendi gücümüzle okul yaptık. Bu sefer de öğretmen bulamadık. Koreli Nuri- Böyle giderse torunlarımız da okuyamayacak. Ali dayı çay getirir. Ali dayı- Benim torunlar nasıl da yanıp tutuşuyor okuyacağız diye bir bilseniz. Küçük Ali, doktor olacağım eliyor. Ayşe de öğretmen olacağım diye tutturuyor. Ne edeceğimizi şaşırdık. Karlıtepe Köyü'ne gönderelim, dedim. "O kadar uzağa nasıl gönderelim baba." dedi oğlum. "Bunun bir de kışı var." Koreli Nuri- Doğru söylemiş. Kışın kar bastırınca nasıl gider yavrucaklar? Avcı Mehmet- Üşütüp hasta olacaklar. Bu sefer de doktor yok. Recep- Birlik olduk, okul yaptık. öğretmenliği de kendimiz yapamayız ya! Muhtar- Yahu Ali be... Şu radyonun kulağını bir'çek bakalım. Acans dinleyelim. Recep gülerek- Acans değil muhtar emmi, haber, haber... Herkes gülüşür. Muhtar- Senin benimle eğlenmekten başka işin gücün yok ki... Ali dayı radyoyu açar. Haberler başlamıştır. Koreli Nuri- Seçim olacak da ne olacak? Avcı Mehmet- He ya... Ne faydası var? Ali dayı- Gübre fiyatları almış başını gidiyor. Muhtar- Yalnız oy istemeli değil, biraz da iş yapmalı. Recep- Halka hizmet etmeli. Ali dayı- Doktorsuz, öğretmensiz köy kalmamalı. Recep- Yollar yapılmalı, köylü desteklenmeli. Avcı Mehmet- Köylü ekip biçmezse şehirlinin hAli ne olur? Koreli Nuri- Bunları düşünen yok ki? Muhtar- Durun hele. Sizin muhtar daha ölmedi. Bir kere daha gideceğim kasabaya. Bir kere daha çalacağım kaymakamın kapısını. İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki... Recep- Yaşa muhtar emmi! Perde kapanır. 2. Perde Kaymakam Muhtar Yenice Köyü muhtarı Kaymakam genç, şişmanca birisidir. Koyu renk takım elbise giymiştir. Yenice köyü muhtarı yaşlıdır. Saçları ye bıyıklan kırlaşmıştır. Başında siperli bir şapka, üstünde eski ve kalın bir ceket vardır. Altında süvari pantolon ve lAstik vardır. Sahne Kaymakamın odası. Arkada bir Atatürk portresi yer almaktadır. Bir masa ve önünde iki iskemle vardır. Üstünde Türk bayrağı. Kaymakam masanın başında oturmaktadır. Bu arada kapı vurulur. Kaymakam- Girin. Kapının açılıp kapanma sesi duyulur. Muhtar içeri girer. Muhtar- Rahatsız ediyoruz kaymakam bey. Ben Ortaöz Köyü muhtarıyım. Kaymakam- Evet, hatırladım sizi. Buyurun oturun. Muhtar iskemleye oturur. Muhtar- Malûmunuz efendim, köyümüzün birçok eksiği var. Ama en önemlisi de bir öğretmenimiz yok. Çocuklarımız geçen yıldan bu yana okul yüzü görmedi. Kaymakam araya girer. Kaymakam- Biliyorum, muhtar. Ülkemizdeki birçok köyün sorunu bu. Doktor yok, öğretmen yok... Muhtar- Düşündük, taşındık, kendi başımıza bir çare bulamadık. Hastalanınca kasabaya zar zor gelebiliyoruz. Ama ya çocuklar... Onları nereye gönderelim okumaları için? Kaymakam- Anlıyorum derdinizi. Ama şu an elimizden bir şey gelmiyor. İnşallah çok kısa zamanda köyünüzün bu yokluğunu gidereceğiz. Muhtar- Sağ olun kaymakam bey. Çocuklarımızın sabrı kalmadı artık. öğretmen olmak, doktor olmak... Belki bir gün sizin gibi kaymakam olmak, onların da hakkı öyle değil mi? Kaymakam- Tabi, tabi... Neden olmasın? Muhtar- Allah o günleri bize gösterir inşallah! Kaymakam- Biz de köy çocuğuyuz muhtar. Tıpkı sizin gibi. Muhtar- Bana müsaade kaymakam bey. Kaymakam- Buyurun, müsaade sizin. Muhtar mahcup bir tavırla geri geri giderek sahneden çıkar. Kapının açılıp kapanma sesi duyulur. Muhtar- İyi haberlerinizi bekliyoruz. Kalın sağlıcakla. Kaymakam gülümseyerek başını sallar. Sonra kendi kendine söylenir. Kaymakam- Bunlar da her şeyi bizden bekliyorlar. Ah keşke mümkün olsa da her köye bir öğretmen, bir doktor verebilsek. O sırada biri daha kapıyı çalıp mahcup bir şekilde içeri girer. Kapının açılıp kapanma sesi duyulur. Yenice Köyü muhtarı- Girebilir miyim kaymakam bey? Kaymakam gülümseyerek- Girin, girin... Yenice Köyü muhtarı- Ben Yenice Köyü muhtarıyım. Kaymakam- Evet, buyurun.. Oturun, oturun. Yenice Köyü muhtarı iskemleyi çeker oturur. Aynı anda konuşmaya başlar. Yenice Köyü muhtarı- Hangi birini desem ki kaymakam bey? öğretmen yok, doktor yok... Kaymakam Acı acı gülümser.- Biliyorum, biliyorum. Çocuklarınız okula gidemiyor, hastalarınızı kasabaya getirmeniz de çok zor. Yenice Köyü muhtarı- Zaten biliyorsunuz işte. Kaymakam- Bu kasabadaki herkesin sorunu hemen hemen aynı. Yenice Köyü muhtarı- İyi de bazı köylerin öğretmeni var. Kaymakam- Tabi var. Biraz duraklar. Peki bu arada bilgi çocuklarınızı öğretmeni olan civar köylere gönderemiyor musunuz? Yenice Köyü muhtar- Nerede?... öğretmeni olan en yakın köy, bizim köye bir buçuk saat çeker. Araba yok, yol yok. Nasıl göndeririz çocuklarımızı beyim. Yenice Köyü muhtar umutsuzca başını sallar. Kaymakam- Haklısın, haklısın... Yenice Köyü muhtar- Tek umudumuz sizsiniz kaymakam bey. Perde kapanır. 3. Perde Muhtar Koreli Nuri Recep Süleyman Avcı Mehmet Çaycı Ali dayı Süleyman otuz beş yaşlarındadır. Esmer, bıyıklı, kirli sakallıdır. Başında siperli bir şapka vardır. Ceketin içine desenli bir gömlek giymiştir. Ayağında çamurlu lAstik ayakkabılar vardır. Sahne Sahne düzeni, 1. perdedeki gibi düzenlenmiştir. Köylüler kahvede oturmaktadır. Ali dayı da onlara çay dağıtmaktadır. Kapının açılıp kapanma sesi duyulur. Koreli Nuri içeri girer. Hafiften bir türkü sesi duyulur. Koreli Nuri- SelAmünaleyküm ağalar! Köylüler sağ ellerini sol göğüs üzerine değdirerek selAmı alırlar. Köylüler hep bir ağızdan- Aleykümselam!... Koreli Nuri Süleyman'a dönerek- Senin Karaçayır'daki bostana domuz girmiş öyle mi? Süleyman üzgün- He ya... Mısırları perişan etmiş meret! Recep- Oğlum o kadar emek verdin madem, öyleyse ne diye başında beklemedin? Süleyman- Beklemez miyim? Her gece elimde tüfek bekliyordum. Bir dün gece gitmedim. Onlar da bunu fırsat bildi. Avcı Mehmet- Ah ben orada olacaktım ki... Ne sinsi i hayvan yahu... Sanki orada insan olmadığını haber aldı. Muhtar- Oğlum, tahta çitler domuzlara dur diyemiyor artık. Çitleri dikenli telden yapmak lAzım. Süleyman- Doğru dersin Nuri emmi. Bakalım, bir çaresine bakacağız mutlaka. Avcı Mehmet- Siz onu bunu bırakın da şu bizim öğretmen meselesi ne oldu? Recep- Sahi ya... Muhtar canı sıkkın- Hiç o. meseleyi açıp da canımı sıkmayın. Avcı Mehmet- Ne oldu muhtar emmi? Gitmedin mi kaymakama? Recep- Dün gideceğini söyledin ya muhtar emmi! Muhtar- Canım gittim gitmesine de... Koreli Nuri- Eee... Muhtar- Ee si, bekleyeceğiz. Süleyman kızarak- Ooo... Daha ne kadar bekleyeceğiz muhtar emmi? Koreli Nuri- Kaymakam bey ne dedi? Muhtar- Kaymakam bey, beni çok iyi karşıladı. Oturup dertleştik sizin anlayacağınız. Recep- Sonra?... Muhtar- Sonrası... Köylünün sorunlarını o da en az bizim kadar iyi biliyor. "Ama şu an elimden bir şey gelmiyor." diyor. Ali dayı- Ben artık ümidi kestim muhtar! Dün İstanbul'dan haber geldi. Bizim Hasan'ın oğlu orada ya... Ali ile Ayşe'yi gönderin diye yazmış mektupta. Süleyman- Gönderecek misin Ali dayı? Ali dayı- Valla bilmem ki. Akşamdan beri bir düşüncedir aldı bizi. Koreli Nuri- Bana kalırsa gönder. Çocuklar cahil kalmasın bizim gibi. Muhtar- Koreli doğru söyler Ali. Köyümüze ne zaman öğretmen geleceğini Allah bilir. Süleyman- Onlar bari okuyup adam olsunlar. Recep- Bir kişi okusa hepimizin kArına değil mi? Ali dayı- Onlardan ayrılmayı hiç istemiyorum ama... Avcı Mehmet- Ayrılmıyorsun ki. Nasıl olsa tatillerde gelirler. Muhtar- Hem bizim köyümüze öğretmen gelse bile bunun bir de lisesi, üniversitesi var. Nasılsa yollayacağız yavrularımızı. Süleyman-Allah bizim çocukların da yüzünü güldürür inşallah. Bir an önce köyümüze bir öğretmen gelir. Avcı Mehmet-Ali dayı be... Şuradan bir demli çay ver de keyfimiz yerine gelsin. Muhtar- Elbette bir öğretmenin yolu da bir gün bizim köye düşer. Çıkmadık candan ümit kesilmez. Ellerini havaya kaldırır. Ali be... Herkese benden birer bardak çay getir hele... Perde kapanır. 4. Perde öğretmen Ayşe - 10 Kız öğrenci 10 Erkek öğrenci - 1. Kadın - 2. Kadın 3. Kadın - 4. Kadın Süleyman - Recep - Avcı Mehmet Muhtar - Çaycı Ali dayı - Koreli Nuri öğretmen Ayşe, yirmi yaşlarında, dalgalı, kısa saçlı, uzun boylu, esmer biridir. Üzerinde bisiklet yaka bir bluz, altında pileli koyu renk bir etek vardır. Hafif topuklu bir ayakkabı giymiştir. Kız ve erkek öğrencilerin hepsi önlüklüdür. 1., 2. ve 3. kadın orta yaşlıdır. Üzerlerinde bir bluz vardır. Altına şalvar ve lAstik ayakkabılar giymişlerdir. Başlarında renkli yemeniler vardır. 4. kadın yaşlıdır. Kıyafet aynıdır. Sadece sırtında bir yelek vardır. Başını beyaz bir yemeniyle örtmüştür. Daha önceki sahnelerde yer alan oyuncular yaşlanmıştır. Kıyafetleri aynıdır. Sahne Sahne, bir sınıf şeklinde düzenlenmiştir. öğretmen Ayşe tahtanın önünde durmaktadır. öğrenciler sıralarda oturmaktadır. öğretmen Ayşe- Bugün benim için çok güzel bir gün Çocuklar! Çünkü ilk görev günümdeyim. Hem de kendi köyümde sizlerle, öğrencilerimle bir aradayım. Mutluluğumu sizlere nasıl anlatsam bilmem ki... Sınıfın içinde dolaşmaya başlar. Siz yaşlardaydım. öğretmen olmak istiyordum. Kardeşim Ali de doktor olacaktı. Ama biz ne yazık ki sizler kadar şanslı değildik. Çünkü öğretmenimiz yoktu. Tam bir yıl bekledik. Hiç bıkmadan, usanmadan, umutla... Fakat gelmedi. Sonra amcamın oğlu bizi İstanbul'a çağırdı. Köyümüzden, sevdiklerimizden ayrılmak öyle zor geldi ki... Ama bunu yapmalıydık. Okumalıydık. Yıllar su gibi akıp geçti. Çabalarımız boşa Çıkmamıştı. Sonunda kardeşim Ali, doktor oldu, bense öğretmen... Biraz hûzünlenir. Biz okuyabildik ama ya geride kalanlar? Onlara ne oldu? Bir ikisinin, bizim gibi akrabalarının yanına gittiğini duyduk. Gidebilenler okudular. Kalanlarsa... Yutkunur ve başını sallar. Ne yazık ki okuyama-dılar. Bir anda heyecanlanır. Ben istiyorum ki artık okumayan çocuk kalmasın! 1. Erkek çocuk parmak kaldırır. 1. Erkek çocuk hevesli- Ben okuyacağım öğretmenim! Hem de sizin gibi bir öğretmen olacağım. 1. Kız çocuk yüksek sesle- Ben de... Birkaç kişi daha art arda bağırırlar. 2. Kız çocuk kısık bir sesle- Ben doktor olacağım. 2. Erkek çocuk yüksek sesle- Ben mühendis olmak istiyorum. öğretmen Ayşe sevecen- Ne yapacaksın mühendis olunca? 2. Erkek çocuk- Evlerimize su getireceğim. O zaman annelerimiz çeşmelerden su taşımayacak. 3. Erkek çocuk- Ben kaymakam olmak istiyorum. öğretmen Ayşe Sevgiyle gülümser.- Niçin? 3. Erkek çocuk- Kaymakam olunca bu kasabadaki köylere öğretmen, doktor göndereceğim. O zaman herkes okuyabilecek, okumayan kalmayacak köylerimizde. Hastalarımız inim inim inlemeyecek, yollarda acı çekmeyecek. öğretmen Ayşe Sınıfa göz gezdirir.- Başka kimse yok mu? Eliyle işaret eder. 3. Kız çocuk- Ben ressam olmak istiyorum. öğretmen Ayşe gülümseyerek- Çok güzel... Nasıl resimler yapacaksın? 3. Kız çocuk sıkılgan- En çok sizin resminizi yapmak istiyorum. Sonra da köyümün resmini... Ağaçlan, kuşları... öğretmen Ayşe- O zaman şimdiden yapmaya başla olur mu? Biraz duraklar. Çocuklar birbirleriyle konuşur. Uğultular yükselir. öğretmen Ayşe tekrar sınıfa göz gezdirir. Başka... Başka konuşmak isteyen yok mu? Arka sıralardan bir çocuk parmak kaldırır. öğretmene kendisini gösterebilmek için arada sırada ayağa kalkar. 4. Erkek çocuk sesini duyurmaya çalışarak- öğretmenim, öğretmenim!... Sonunda öğretmen onu görür. Çocukların uğultusu devam etmektedir. öğretmen Ayşe yüksek sesle- Bir dakika çocuklar! Arkadaşınız konuşacak. Çocuklar susarlar. öğretmen Ayşe- Senin adın ne bakalım? 4. Erkek çocuk- Erdem... Adım Erdem! öğretmen Ayşe- Peki sen ne olmak istiyorsun? 4. Erkek çocuk- Ben büyüyünce başbakan olacağım. öğretmen Ayşe Gülerek alkışlarlar.- Ooo... Bütün çocuklar dönüp çocuğa bakarlar. öğretmen Ayşe meraklı- Başbakan olunca neler yapacaksın? 4. Erkek çocuk- Demin kaymakam arkadaş dedi ki... Bütün sınıf gülüşür. öğretmen de gülümser. Çocuk devam eder. Dedi ki "Bu kasabadaki bütün köylere öğretmen, doktor göndereceğim. " Ama ben başbakan olunca ülkemin bütün köylerine öğretmen ve doktor yollayacağım. Yeni öğretmenler, doktorlar, mühendisler yetişecek. Artık okuma yazma bilmeyen kalmayacak. Okulsuz, yolsuz, susuz köy kalmayacak. öğretmen Ayşe- Aferin Erdem! Adın gibi erdemli bir insan olursun inşallah! Sonra geri geri gider. Tahtanın yanına gelir. Hepinize güveniyorum çocuklar! Bir gün iyi yerlere geleceğinize ve ülkenize, milletinize, hatta bütün insanlığa hizmet edeceğinize inanıyorum. Umarım mesleklerinizde dürüst insanlar olursunuz ve hep bilgi böyle kalırsınız. Biraz duraklar, sınıfın içinde dolaşır. Sonra el çırparak yeniden söze girer. Çocuklar! Şimdi size bir sürprizim var! Çocukların merakları yüzlerinden okunur. Sabırsızlanırlar. Sizlerden benim yardımcım olmanızı istiyorum. Çünkü bugünden itibaren anne babalarınıza, hatta dedelerinize ve ninelerinize hep birlikte okuma yazma öğreteceğiz oldu mu? Çocuklar hep bir ağızdan- Olduuu!... öğretmen Ayşe- öyleyse herkes kendi evindeki büyüklere her gün ders çalıştıracak. Ben de bu sıralarda onları kontrol edeceğim anlaştık mı? Çocuklar hep bir ağızdan Anlaştık!... Ayşe- O zaman yeni arkadaşlarınızla tanışmaya ne dersiniz? Çocuklar hep bir ağızdan- EveetL. ; Sahneye teker teker köylüler girmeye başlar. Koreli Nuri'nin elinde baston vardır, iki büklüm yürür. Muhtar ve Ali dayı da yavaş yavaş yürürler. Köy kahvesindekilerin hepsi burada toplanmıştır. Birkaç köylü kadın da onlarla birlikte gelmiştir. öğretmen Ayşe ve çocuklar hep birlikte onları alkışlarlar. Perde kapanır Sema Devir “TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN >>>TIKLAYINYorumu şahane bir site burayı sevdimm ->Yazan Buse. Er 8. **Yorum** ->Yorumu SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM... ->Yazan sıla 7. **Yorum** ->Yorumu valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden mugladan sevgiler.... ->Yazan kara48500.. 6. **Yorum** ->Yorumu çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim. ->Yazan Tuncay. 5. **Yorum** ->Yorumu ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. ->Yazan efe . 4. **Yorum** ->Yorumu ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun ->Yazan rabia.. 3. **Yorum** ->Yorumu Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim ->Yazan pınar.. 2. **Yorum** ->Yorumu çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor ->Yazan ESRA.. 1. **Yorum** ->Yorumu Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. ->Yazan Hasan Öğüt. >>>YORUM YAZ<<< Yorum Yazı KAPA/AÇ

köy yolunda gidiyorum ben şarkısı