🐨 Edebi Sanatları Açıklama Örnek Metinlerde Inceleme
2- Felsefi metinler. 3-Bilimsel metinler. 4-Gazete çevresinde gelişen metinler (Makale, deneme, fıkra, sohbet, röportaj, eleştiri) 5-Kişisel hayatı konu alan metinler (Hatıra, gezi, biyografi, otobiyografi,mektup, günlük) Edebi metin örneği: TOROS DAĞLARI. Toros dağlarının etekleri ta Akdeniz’den başlar.
13 Edebi sanatları (söz sanatlarını) açıklama, örnek metinlerde inceleme. 14. Aşağıda belirtilen şiirlerin ritim, ahenk ve yapı unsurlarını inceleme: Orhan Veli Kanık – İstanbul’u Dinliyorum Cahit Sıtkı Tarancı – Otuz Beş Yaş Ahmet Kutsi Tecer – Nerdesin Necip Fazıl Kısakürek – Kaldırımlar 15. Türk Halk
5 Metinlerde, devrin sosyal problemleri üzerinde Tanzimat Dönemi’nde olduğu kadar niçin durulmadığını açıklar. Servet-i Fünûn Dönemi öğretici metinlerini inceleme [!] Öğretici metinler, dönemin edebî zevk ve anlayışını konu alan yazılardan seçilir.
Osmanlılarda gelişen sanat dalları; mimari, edebiyat, minyatür, musiki, tezhip, çinicilik, hattatlık, cam, seyirlik oyunlar ve tiyatrodur. Zanaat dalları
9 Kıta (Anlamı Açıklaması) O zaman vecd ile bin secde eder -varsa - taşım. O zaman yükselerek arşa değer belki başım! Şair, önceki kıtada ruhunun Allah‘tan tek isteğinin mabedine yabancı elinin değmemesi ve şehadetleri dinin temeli olan ezan ların yurdumuzun üstünde sonsuza kadar işitilmesi olduğunu söylemişti.
KıtadakiSöz Sanatları. 5. Kıta (Anlamı Açıklaması) Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın. Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın. Şairin ‘arkadaş’ diye hitap ettiği düşmanla savaşan askerimizdir. Türk yurdunu işgal hareketi hayâsız bir akın, işgale gelenler ise alçak olarak nitelendiriliyor.
bellekve mekân ilikisi için önemli bir örnek oluturmaktadır. Anahtar Kelimeler: Bellek, Mekân, Toplumsal kimlik, Edebiyat MEMORY AND SPACE IN LITERARY TEXTS: AN INVESTIGATION ON NOVELS OF FATIH HARBIYE AND DOKUZUNCU HARICIYE KOGUSU – NINTH SURGICAL WARD- ABSTRACT
yorumlanabilir Dramatik metinlerin, iir, roman, öykü, destan gibi edebi bir metin olduğunu savunan edebiyat bilimcileri, ortada bir yazar ve yazın kurallarına uygun olarak diyalog eklinde yazılan bir metin olduğunu ve dram sanatında sahne gösterisi adına yapılan her eyin temelde bu metinden hareket ettiğini savunmulardır
Edebimetinlerde bu anlatım tarzlarının kullanılmasına bağlı olarak çeşitli edebi türler ortaya çıkmıştır. Anlatma ile destandan modern romana kadar oluşan metinler, gösterme ile ilk tiyatro denemelerinden günümüze kadar gerçekleşen tiyatro metinleri, coşku ile dile getirme ile de her türlü şiir ortaya konmuştur.
ØSanat özellikleri bakımından; abartma, benzetme, istiare, kişileştirme, tekrir, hüsnü talil, gibi söz sanatları yoğun bir şekilde kullanılır. Ø Tema bakımından, her türlü duyguyu dile getirir. Bu metinlerde dilin hangi işlevlerinden yararlanıldığını tartışınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
11 Ekm 2017. #2. Söz Sanatları. Söz sanatları (edebî sanatlar), ifadeye zenginlik katmak, ifadenin etkisini artırmak ya da az sözle çok şey ifade etmek için kullanılır. Söz sanatları abartma, benzetme, kişileştirme ve konuşturma olmak üzere dörde ayrılır: 1. Abartma (Mübalağa)
İleticiye “söz, yazı, resim, çizgi, renk, görünüş, çeşitli işaret ve hareketler”. İletişimin dil biçimi halinde düzenlenmesine “kodlama, şifreleme”; Ögeler arasındaki ilişkinin gerçekleştiği ortama da “bağlam” denir. Not: Gönderici bir kişi olduğu gibi, bir kurum, bir yayın organı, bir amir de olabilir.
qucr. Açıklamalar ve örneklerle edebi sanatlar kitabı, Türk şiirinin dününü anlamak, bugününü anlamak için gereklidir; bu açık! Ancak, bu şiirin dünkü örneklerini kavramak, edebî sanatları doğru bilmekle mümkün görünüyor. Bütün dillerde edebi sanatlar, sözün güzellik kazanması açısından vazgeçilmez unsurlarıdır. Güzel dilimiz Türkçe de, günlük konuşmalarda bile mecaz, tevriye, kinaye, ta’riz, istiâre gibi edebi sanatlar vasıtasıyla söze parlaklık kazandırmaya çok elverişli bir dildir. Bu bakımdan edebi sanatların lisan ve edebiyatımızda yeri çok büyüktür. Hele Divan Edebiyatımıza ait bir parçanın zevkine edebi sanatları tanımadan varmak mümkün müdür? Kitapta önce edebi sanatların tarifleri yapılmış, daha sonra örneklerle detayı olarak açıklamaları verilmiştir. Edebi sanatların okuyucu tarafından iyice kavranmasını temin için de bolca örnekler verilmiş, verilen örneklerin şairleri, mesnevilerden alınan beyitlerin yerleri de belirtilmiştir. Kitap, üniversitelerin edebiyat fakülteleri lisans ve lisans üstü öğrencilerinin seviyeleri göz önüne alınarak hazırlanmış olmakla birlikte, ortaöğretim öğrencilerinin ve konuya ilgi duyan kimselerin istifadelerinin sağlanması da hedeflenmiştir. Bu kitap, okuyucularımızı, öğrendikleri bu edebi sanatlar sayesinde, şiirin derinliklerine nüfuz ederek edebiyat zevkinin doruklarına ulaştıracaktır. Yazar Numan KÜLEKÇİ Yayın Akçağ Yayınları Yayın Yılı 2011
Edebi metinler Metin ve Yazar Edebi metinler Metin ve Yazar Her edebî eser, yazarının hayatından, hayata bakış açısından, gözlemlerinden az çok izler taşır. Her metin; yazarının hayatının, kültürünün, zevkinin izlerini taşır. Bunun için yazarın, sanatının oluşmasında etkili olan hayat hikâyesinin bilinmesinde yarar vardır. Bir edebî metnin tamamen yazarın hayatının ve kişisel özelliklerinin yansıması olduğunu düşünmek yanlıştır. Bunun yanı sıra edebî metinde yazarın kendi hayatını yansıtmadığını düşünmek de o kadar yanlıştır. Olay çevresinde oluşan edebi metinlerde, bazen yazar ile metin arasında benzerlikler bulunur. Roman, hikâye ve tiyatro eserlerinde karşımıza çıkabilecek bu özellik bir belge niteliği taşımaz. Olay çevresindeki edebi metinlerin tümü kurguya dayalıdır. Dolayısıyla gerçek hayat örnek alınarak yazılmış olsa bile bu yeniden kurgulanmıştır. Eğer yazar anlattıklarının birebir gerçek olduğu iddiasında ise zaten anlattıkları bizim konu aldığımız edebi metinlerin dışında tarih veya hatıra olarak değerlendirilir. Örneğin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun, Halide Edip Adıvar’ın roman ve hikâyelerinde Kurtuluş Savaşı dönemi öncesi ve sonrasıyla, Türk toplumundaki sosyal değişmelerle birlikte dile getirilir. Bu anlatılanlar dönemin gerçekliğinin yorumlanarak dönüştürülmesidir. Bunlardan dönemin sosyal ve siyasal hayatı öğrenilemez. Ancak yazarlar sanat dünyalarını bireysel deneyimleri ve dönemlerinin gerçeklerinden hareketle oluştururlar. Bu da o dönemde kullanılan eşya ve görünüşlerden yararlanmalarını gerekli kılar. Yazarların yaşadıklarından etkilenmeleri, olay çevresinde oluşturulmuş metinlerde bunları anlatmaları doğrudan doğruya değildir yaşadıklarını yenden kurgulaması ve yaşadıklarından yaptıkları seçki söz konusudur. Olay çevresinde oluşan edebi metinlerde belge niteliğinde yaşanmışlık yoktur; ancak yaşananlardan etkilenme söz konusudur. Anlatmaya Bağlı Edebî Metin Örneklerini İnceleme Anlatmaya Bağlı Edebî Metin Örneklerini İnceleme Bir olayı anlatmaya dayanan edebi metinler masal, destan, halk hikâyesi gibi metinlerdir. Bu metinler dış dünyaya ait olayları kişi, zaman ve mekâna bağlı olarak okuyucuya aktarır. Destan ve masalla başlayan bu tür romana kadar gelen bir çizgi takip etmiştir. 1. ROMAN Yaşanmış ya da yaşanabilecek olayların yer, zaman ve kişiye bağlanarak anlatıldığı uzun soluklu eserlere roman denir. Romanda olaylar geniş ve ayrıntılı olarak anlatılır. Romandaki bütün olaylar belli bir olay etrafında gelişir. Ana olay etrafında olaycıklar vardır. Şahıs kadrosu geniştir. Kahramanlar tüm yönleriyle tanıtılır. Zaman olarak geri dönüşler olur. Romanlar çeşitli türlere ayrılır; Tarihi Roman Konusunu tarihten alır. Sosyal Töre Roman Toplumun yaşayış tarzı, gelenek, görenek ve törelerin ele alındığı romanlardır. Psikolojik Roman Ruh çözümlemelerinin yapıldığı romanlardır. Egzotik Roman Uzak ve yabancı ülkelerin doğa ve insanlarını anlatan romandır. Tezli Roman Bir görüş veya düşünceyi savunan romandır. Polisiye Roman Konularını polisi ilgilendiren olaylardan alan romanlardır. 2. HİKÂYE Olmuş ya da olması mümkün olan olayları anlatan, romana göre daha kısa olay yazılarıdır. Romanda birden fazla olay varken hikâyelerde çoğunlukla tek bir olay vardır. Şahıs kadrosu romana göre dardır. Hikâyede ayrıntılara girmekten sakınılır, kişiler çoğu zaman hayatlarının belli bir anı içinde anlatılır. İki tür hikâye görülür a Olay Hikâyesi Klasik Hikâye Maupassant tarzı da denir. Olay esastır. Bizdeki temsilcisi, Ömer Seyfettin’dir. b Durum-Kesit Hikâyesi Çehov tarzı da denir. Olaydan çok insanın belli bir zaman dilimindeki durumu anlatılır. Bizdeki temsilcisi, Sait Faik Abasıyanık’tır. 3. MASAL Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan eserlere masal denir. Özellikleri Masallar, meydana geldikleri zaman bir kişinin malıyken, yaygınlaştıkça, yöreden yöreye, ülkeden ülkeye geçtikçe halkın malı olur. Masal, anonim bir türdür. Olaylar hayal ürünüdür. Kahramanlar insanüstü nitelikler gösterir. Masallarda genellikle iyilik-kötülük, doğruluk- haksızlık- adalet- zulüm, alçakgönüllülük – kibir gibi zıt durumların temsilcisi olan kişilerin mücadelelerinden veya insanların ulaşılması güç hayallerinden söz edilir. İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür. İyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır. Masallarda yer ve zaman kavramları belirsizdir. Anlatımda genellikle geniş zaman veya öğrenilen geçmiş zaman kipi -mişli geçmiş kullanılır. Anlatım kısa ve yoğundur. Masal kişileri her tabakadan seçilebilir. Masallarda cinler, periler, devler de rol alır. Masalların bir kısmı hayvanlarla ilgilidir. Masalların çoğu “ bir varmış, bir yokmuş…” ya da “ evvel zaman içinde, kalbur saman içinde…” gibi ifadelerle başlar. Bunlara tekerleme denir. Tekerlemeden sonra olay ve dilek bölümleri gelir. Türk masallarında dilek bölümü ya “onlar ermiş muradına…” ya da “gökten üç elma düştü…” biçiminde başlar. Masallarda milli ve dini motiflere hemen hiç yer verilmez. Evrensel konuların işlendiği masallarda eğiticilik esastır. Masallarda genellikle bir eğitim amacı saklıdır. Masallar bu yönüyle didaktik öğretici bir nitelik taşır. Günümüzde belli bir kişinin ortaya koyduğu yapma masallar da yazılmaktadır. 4. HALK HİKÂYELERİ Hikâye türünün en eski örnekleri olan ve destandan modern hikâyeye geçişi sağlayan anonim eserlerdir. Başka bir tanım yapacak olursak; Türk edebiyatı ürünleri içinde itibaren görülmeye başlanan, genellikle âşıklar tarafından nazım-nesir karışık bir ifade tarzı ile dinleyicilere anlatılarak nesilden nesile intikal eden, yer yer masal ve destan özellikleri gösteren hikâyelerdir. Özellikleri Türk edebiyatında bu özelliğe sahip ilk örnek Dede Korkut Hikâyeleridir. Genellikle aşk konusunun işlendiği halk hikâyelerinde zaman zaman kahramanlık konularıyla dini konuların işlendiği de görülmüştür. Nazım-nesir karışık olarak anlatılan bu hikâyelerin gelişip yayılmasında saz şairlerinin önemli bir fonksiyonu vardır. Hikâyenin kahramanı âşık olur, sevgilisine kavuşma yolunda çeşitli maceralara girer, sonunda kavuşur veya kavuşamaz ama hikâye de orada biter. Halk hikâyelerinin destan döneminin kapanmasından sonra ortaya çıktığı kanaati yaygındır. Nitekim Türk edebiyatında halk hikâyelerinin en eski örneği sayılan Dede Korkut Hikâyeleri de destandan halk hikâyeciliğine geçiş dönemi ürünü olarak kabul edilmektedir. Halk hikâyelerini destanlardan ayıran özellikler Mutlaka tarihi bir olaya dayanmaması, Nazım-nesir karışık oluşu ve zamanla nesir kısmının ağırlık kazanması, Şahısların ve olayların anlatımında takınılan gerçekçi tavır, Kahramanlıktan çok aşk maceralarına yer verilmesi, Hikâyedeki manzum kısımların genellikle saz eşliğinde dile getirilmesi, Değişik bir anlatılma üslup ve geleneğinin olması, Belli yerlerinde tekerleme adı verilen belli söz kalıplarının bulunması gibi hususlarda ayrılmaktadır. Halk hikâyeleri konularına göre dört çeşittir a. Aşk Hikayeleri Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Yusuf ile Züleyha, Ercişli Emrah ve Selvi, Tahir ile Zühre, Âşık Garip Hikayesi, Aşık Kerem Hikayesi, Elif ile Mahmut… b. Dini-Tarihi Halk Hikayeleri Hayber Kalesi, Kan Kalesi, Battal Gazi, Danişmend Gazi, Hz. Ali ile ilgili diğer hikâyeler… c. Kahramanlık Hikayeleri Köroğlu Hikâyesi d. Destanî Halk Hikâyeleri Dede Korkut Hikâyeleri NOT Destan geleneğinden Halk hikâyeciliğine geçişin ilk ürünü Dede Korkut Hikâyeleri’dir. Bu nedenle Dede Korkut Hikâyeleri özel bir önem taşır. Mesnevi Türünün Şiirle Ortak ve Şiirden Farklı Yönleri 1 Şiirle benzer yönü Redif, kafiye, ölçü, ses ve söyleyiş gibi ahenk unsurlarının ve yapınazım birimi unsurunun benzer olması. 2 Şiirle farklı yönü Mesnevide bir olay örgüsünün bulunması ve bu olay örgüsüne bağlı kişi, zaman, mekân unsurlarının bulunması. 5. DESTAN Bir milletin başından geçmiş ve toplumda derin etki bırakan savaş, göç, afet, kıtlık gibi olayların etkisiyle söylenmiş, kimi zaman da bir kişinin kahramanlıklarını anlatan uzun manzum hikâyelerdir. Destanlar; milletlerin tarihinde derin iz bırakmış önemli olayları harikuladeliklerle süsleyerek anlatan uzun, manzum, milli eserlerdir. Destan anlatıcısı ozan akın veya baksı onu bir kopuz eşliğinde söyler. Bir takım mimik, jest ve taklitlerle anlatımını kuvvetlendirmeye çalışır. Masallarla destanlar arasındaki benzerlik ve farklılıklar Masal ile destan arasında şu benzerlik vardır Destanlarda, masal kahramanı olarak bilinen perilerin yaşayışına benzer bir hayat süren destan kahramanları vardır. Oğuz Destanı’nda Oğuz’un evlendiği kızlar gibi. Masal ile destan arasındaki farklar Masal konuları çeşitli olmasına rağmen destan konularında kahramanlığa fazla yer verilir. Umumiyetle milletlerin mazisindeki önemli olaylar ve büyük kahramanlar etrafında destanlar teşekkül eder. Masal kahramanlarının hayali olmasına karşılık destan kahramanlarını biz tarih sayfalarında bulabiliriz. Oğuz Kağan gibi. Destanlar daha hacimli olur. Pek çok olayın anlatıldığı destanların hacimleri de uygun olarak geniş bir yer kaplar. Destanlar manzum olurlar, masallardaki durum ise tamamıyla tersidir. Masallarda manzum kısımlar yok denecek kadar azdır. Masalların benzerlerine başka milletlerde de rastlanıldığı halde destanlarda durum farklıdır. Destanlar millidir. Bir millete aittir. Romanlarla destanlar arasındaki benzerlik ve farklılıklar Roman ile destan arasında şu benzerlik vardır Her iki türün yapısının da olay örgüsü, kişiler, zaman ve mekân unsurlarından oluşmasıdır. Roman ile destan arasındaki farklar Destanda bir milleti derinden etkileyen olaylar işlenirken romanda konu sınırlaması söz konusu değildir. Destanın doğal gerçekliği bulunmazken romanda doğal gerçeklik ve kurmaca gerçeklik birlikte işlenir. 6. MANZUM HİKÂYE Manzum Hikâye; bir mekân, bir zaman ve kişiler etrafında gelişen olay örgüsünü şiir halinde anlatan nazım biçimidir. Türk edebiyatında Tanzimat sonrasında gelişen bu türün en güzel örneklerini Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy vermiştir. Manzum hikâyelerin öykülerden tek farkı manzumşiir biçimde yazılmış olmasıdır. Bu tür hikâyelerde didaktik şiir özelliği görülür. Tarihi Bu tür için ilk adımları Recaizade Mahmud Ekrem ile Muallim Naci atmıştır. Bu tür Servet-i Fünun döneminde etkili hale gelmeye başlamıştır. Mehmet Akif Ersoy’un ise Küfe, Seyfi Baba, Mahalle Kahvesi, Hasta gibi önemli manzum hikâyeleri bulunmaktadır. Temsilcileri En önemli temsilcileri Mehmet Akif Ersoy ve Tevfik Fikret’tir. Bunun yanında Beş hececiler de bu türe katkıda bulunmuştur. Özellikleri Manzum hikâyeler edebi metinlerdir. Konu ve özellik bakımından hikâye ile aynı özellikleri gösterir. Tanzimat’tan sonra ortaya çıkan bu manzume türü kafiyeli ve redifli, şiir biçiminde hikâye yazmak amacını güder. Manzum hikâyelerde şairler ya bir olayı anlatırlar ya da bir öğüt verme çabası güderler. Manzum hikâyeler genellikle bir çevre tasviriyle başlar, o çevrenin kişileri anlatılır. Sonra olay anlatılır. Amaç okuyucuya bu bölümde ders vermektir. Bir hikâye gibi sonlandırılır. Manzum hikâyeler düşündürücü ve eğiticidir. Manzum hikâyeler belli bölümlerden oluşur. İlk bölümde anlatılmak istenen olaydan ve kişilerden bahsedilir. İkinci bölümde olaylar anlatılır, örneklerle tasdik edilir. Üçüncü bölümde ise olay son bulur ve okuyucuya ders vermeyi güden cümleler yer alır. Anlatmaya Bağlı Edebî Metin Örneklerini İnceleme, Anlatmaya Bağlı Edebî Metin Örneklerini İnceleme, Anlatmaya Bağlı Edebî Metin Örneklerini İnceleme, Anlatmaya Bağlı Edebî Metin Örneklerini İnceleme, Anlatmaya Bağlı Edebî Metin Örneklerini İnceleme
Metinlerin Sınıflandırılması Sanatsal Metin, Öğretici Metin Metinler sanatsal ve öğretici metinler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Sanatsal metinlerde okuyucunun tamamlaması gereken bir anlam dünyası bulunur. Bu yüzden duygu ve heyecan merkezlidir. Bu yüzden bu metinlerde gerçeklik kavramı dönüşüme uğramıştır. Öğretici metinlerde ise bilgi vermek amacı hakimdir. Öğretici metinleri en iyi ifade eden tür makaledir. Bunlarda sözcüklerin temel anlamı kullanılır. Yani mecazi dünya’ya yer verilmez. Bu yüzden okuyucular bu metinlerden aşağı yukarı aynı anlamı çıkarırlar. Yazılı Anlatım Türleri Yazılı Anlatım türleri temelde öğretici türler ve sanatsal türler olmak üzere ikiye ayrılır. Sanatsal Edebi Metinler Genel Özellikleri; ➡ Dil, bilgi iletme ve öğretme amacına yönelik değildir. ➡ Sözcükler, gündelik konuşmalarda olduğu, herkesin bildiği anlamları ile kullanılır. ➡ Sanatçı, sözcüklere yeni anlamlar yükler; mecazlı, istiareli anlamlar kullanılır. ➡ Yazınsal yapıtlar, bir gerçeğin ya da yaşantının belirli bir anlama göre dilde yeniden üretilmesi ile oluşur. ➡ Yorumlanmaya açıktır. ➡ Günlük dilin söz değerlerinin anlam sınırı genişletilir. ➡ Dil genellikle “sanatsal şiirsel işlev”de kullanılır. ➡ Kişi, olay, zaman, mekan ögeleri gerçek yaşamdan yola çıkılarak değerlendirilemez. ➡ Öğretmeyi değil, yaşatmayı amaçlar. ➡ Verilmek istenen ileti kanıtlanamaz, doğruluğu ya da yanlışlığı gösterilemez. ➡ Betimleme ve öyküleme anlatım biçimleri kullanılır. Örneğin; “Toros dağları’nın etekleri ta Akdeniz’den başlar. Kıyıları döven ak köpüklerden sonra doruklara doğru yavaş yavaş yükselir. Akdeniz’in üstünde daima, top top ak bulutlar salınır. Kıyılar dümdüz, cilalanmış gibi düz killi topraklardır. Killi toprak et gibidir. Bu kıyılar saatlerce içe kadar deniz kokar, tuz kokar. Tuz keskindir. Düz, killi, sürülmüş topraklardan sonra Çukurova’nın bükleri başlar. Örülmüşçesine sık çalılar, kamışlar, böğürtlenler, yaban asmaları, sazlarla kaplı, koyu yeşil, ucu bacağı belirsiz alanlardır bunlar. Yukarıdaki örnek Sanatsal Edebi Metin örneğidir. Betimleme ve öyküleme anlatım biçimi kullanarak yazılmıştır. Örneğin; Bardak boştu. Boş muydu? Evet boştu. “Öyleyse doldurmak gerek.” diye geçirdi içinden. Bardağın doldurulmasına karar verilmişti verilmesine de, neyle dolduracaktı ki? Evet, bütün sorun buydu. Olmak ya da olmamak gibi bir şeydi bu. Hem bardağı dolduracak sıvının rengine de karar verilecekti. Bu renge bağlı olarak, içeceği sıvının tadı, ısısı ve yoğunluğu da önemliydi. Asit ya da alkol barındırmalı mıydı bu sıvı ? Bardak hala boştu. Boş kalması iyiydi. Sorular ve sorunlar azalıyordu böylece. “Azalıyor muydu?” diye yazdı, bir soru imi koydu ve kalemi bırakrı. Yukarıdaki örnek Sanatsal Edebi Metin örneğidir. Sanatsal Metinlerde Şu Türler Dahildir; ⇒Coşku ve heyecanı dile getirenler şiir. ⇒Bir olay çevresinde oluşanlar Masal, destan, mesnevi, halk hikayesi, hikaye, roman bunlar anlatmaya dayalıdır; halk tiyatrosu, tiyatro bunlar göstermeye bağlı metinlerdir. Sanatsal Türlerin Genel Özellikleri; →Estetik zevk verme amacı vardır →Yararlılık niteliği ikinci plandadır →Öğretmeyi değil, sezdirmeyi amaçlar →Dil, sanatsal işlevde kullanılır →Çok anlamlı olup yoruma açıktır →Süslü, sanatlı bir anlatım kullanılır →Kurgusaldır, düş gücünden yaralanılır →Özgündür, tekrarlanmaz →Öznel bir bakış açısının ürünü’dür →Sanat yapıtı niteliği taşıdığından kalıcıdır Öğretici Metinler Genel Özellikleri; ➡ Dilin herkesçe kullanılan anlamı yani gerçek anlamı kullanılır. ➡ Metinlkerde anlatılanlar gerçek yaşamdaki nesneler, varlıklar, durumlar, olgularla ilgilidir. ➡ Amacı bir bilgiyi, bir düşünceyi doğrudan okuyucuya aktarmaktır. ➡ Nesnel bir anlatım benimsenir. Metinde ileri sürülen düşünce’nin doğruluğu ya da yanlışlığı tartışılır. ➡ Dil “göndergesel işlev”de kullanılır. Dil, duygusal ve çağrışımsal bir özellik taşımaz. ➡ Nasıl söylendiğinden çok ne söylendiğine önem verilir. ➡ Bilimsel nitelik taşıyanlarda “terim”ler ağır basar. ➡ Her metinde yazarın zihniyeti bakış açısı onu diğer yazarlardan ayırır. Olumlu, olumsuz, ağırbaşlı, alaycı, eleştirel, onaylamacı gibi bakış açısı kullanılabilir. Metnin zihniyeti ana düşünce’de yer alır. ➡ Mantık ölçüsü içinde gelişen ve açıklamaya dayanan anlatım biçimi ağır basar. ➡ Açıklama herhangi bir konuda bilgi vermek, bir şeyler öğretmek amacına yönelik anlatım biçimidir, tartışma amaç düşünce ve konularda değişiklik yapmaktır, betimleme en yalın biçimiyle sözcüklerle resim çizme işidir ya da öyküleme olayı okuyucunun gözü önünde canlandırmak, anlatmak, istenileni bir olay içerisinde vermektir anlatım biçimleri kullanılabilir. ➡ Tanımlama bir kavrama ya da olayın belirgin özellikleriyle tanıtılmasına denir, örneklendirme söylenmek istenilenin okuyucunun kafasında canlandırılmasını sağlayan bir yöntem’dir, tanık gösterme anlatılmak istenilen düşüncenin başkalarının görüşlerinden, sözlerinden yaralanarak açıklanması yoludur, karşılaştırma iki varlık, iki kavram ya da iki şey arasındaki benzerliklerden yaralanma söz konusudur gibi düşünceyi geliştirme yollarından yararlanılır. Örneğin; İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliği’nin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünya’ya iyi bir şey veremediği için. Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için. SHAKESPARE Yukarıda ki örnek öğretici metin örneğidir. Bu metinde insanların korkma nedenleri açıklanmıştır. Dolayısıyla bu metinin yazılış amacı açıklamaktır. Metinde kelimeler ilk anlamları ile kullanıldığı için her okuyucu bu metinden aynı anlamı çıkarmaktadır. MİZAH KUTUSU Yahya Kemal’in İstanbul’a hayranlığı herkesçe bilinir. Şiir ve yazılarının büyük çoğunluğu’nun konusu İstanbul’dur. Onun için İstanbul’dan ayrı olmak sevgiliden ayrı olmak gibi’dir. Yahya Kemal, şu veya bu nedenle Ankara da ikamet etmek zorunda kalınca, İstanbul burnun da tütermiş. Yahya Kemal’e sormuşlar -Üstat, Ankara’nın sevdiğiniz bir yanı yok mu? -“Var.” demiş. “Ankara’nın İstanbul’a dönüşünü severim.” Öğretici Metinlere Şu Türler Dahil Edilir; →Bilimsel metinler; Alanında uzman kişilerce kaleme alınan ve bilimsel bilgiyi iletmeyi sağlayan metinlerdir. ¤ Nesnel bir anlatım benimsenir ¤ Görüşler güvenilir kaynaklara dayandırılır ¤ Kaynaklar yazı’nın sonunda belirtilir ¤ Dil, göndergesel işlevde kullanılır ¤ Terimlere çokça yer verilir Türleri; Bilimsel Metinler “bilimsel makale, tarama, değerlendirme yazıları, konferans raporları, toplantı özetleri, bildiriler” olarak gruplandırılabilir. Bölümleri; Bilimsel metinler “başlık, özet, giriş, asıl metin, sonuç ve tartışma” bölümlerinden oluşur. Örneğin; Fosil yakıt kullanımı atmosfere önemli miktarlarda kükürtdioksit, karbondioksit, metan ve nitrik oksit gibi gazlar salar. Bunlardan kükürtdioksit asit yağmurlarına yol açar. Sera gazları denilen diğerleriyse, yeryüzüne çarpıp yansıdıktan sonra frekans dağılımı değişen Güneş ışınlarını soğurarak uzay boşluğuna geri kaçmalarını kısmen önler. En fazla salınan sera gazı karbondioksit. Karbon’un atom ağırlığı 12, CO2in molekül ağırlığı ise 44 olduğundan, yakılan her gram karbon atmosfere 3,667 gram karbondioksit salınması anlamına gelir. →Tarihi metinler; Toplumları, milletleri, kuruluşları etkileyen hareketlerden doğan, olayları zaman ve yer göstererek anlatan, bu olaylar arasındaki ilişkileri, daha önceki ve sonraki olaylarla bağlantılarını, karşılıklı etkilenmeleri, her milletin kurduğu medeniyetleri, kendi iç sorunlarını neden-sonuç ilişkisi kurarak inceleyen bilim dalına tarih tarih incelemeleri sonucunda yazılan metinlere de tarihi metin denir. ¤ Belgelerden yararlanılır ¤ Açık, anlaşılı bir dil kullanılır ¤ Çok anlamlılığa kapalıdır ¤ Dilin göndergesel işlevi öne çıkar Örneğin; İlk Osmanlı anayasası olan Kanun-i Esasi, 12 bölüm ve 119 maddeden oluşur. Hazırlanan pek çok anayasa tasarısı arasından bu iş için görevlendirilen Cemiyet-i Mahsusanın hazırladığı teklif seçilir ve Midhat Paşa’nın başkanlığındaki hükümet tarafından son şekli verilir. Padişahın başkanlığındaki hükümet tarafından son şekli verilir. Padişahın onayından sonra 23 Aralık 1876 da anayasa ilan edilerek I. Meşrutiyet Dönemi başlar. →Felsefi metinler; Bilgi’nin kaynağı ve varlığın özü üzerinde duran, aklı kullanarak felsefi soruları ele alan metinler’dir. ¤ Sorgulayıcı, eleştirel bir tavra dayanır ¤ Dil, göndergesel işlevde kullanılır ¤ Sözcükler daha çok kavramsal yanlarıyla kullanılır. ¤ Soyutlanmalar’dan yararlanılır Örneğin; Varlık bir tek şeydir var olan ise o varlığın içindeki birçok şeydir. Bir tek varlık hakikat, realite ve o bir tek varlığı oluşturan, var olandır. Gerek görünüş gerek oluş, var olanda ortaya çıkar. Aristoteles, var olanı değişik yönlerden değil sadece var olan olarak incelemeyi teklif etmiştir. →Gazete çevresinde gelişen metinler; sohbet, deneme, fıkra, röportaj, eleştiri. Makale Bir gerçeği açıklamak, bir konuda görüş ve düşünceler öne sürmek veya bir tezi savunmak, desteklemek için yazılan yazılardır. Bir yazarın belli bir konudaki düşüncelerini belli kanıtlar, belgeler ve inandırıcı veriler kullanarak okuyucuya kabul ettirmeye çalıştığı yazı türü’dür. Makale’nin temel amacı öğretmektir. Türk edebiyatında bu türün ilk örneğini Şinasi vermiştir. Şinasi, makalesini aynı zamanda ilk özel özel gazetesi olan Tercüman-ı Ahval de “Tercman-ı Ahval Mukaddimesi” başlığı altında yayımlamıştır. Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Suavi, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami dönemin ilk makale yazarlarındandır. Bu türün diğer temsilcileri arasında Cenap Şahabettin, Hüseyin Cahit, Ziya Gökalp, Cemil Meriç, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Mehmet Kaplan’ı saymak mümkündür. ¤ Nesnel bir anlatım benimsenir ¤ Ciddi bir üslubu vardır ¤ Bilgilendirme, öğretme, açıklama amaçlıdır ¤ Anlatılanları kanıtlama zorunluluğu vardır Sohbet Söyleyişi Yazarın günlük olaylar arasından seçtiği bir konuyla ilgili kendine özgü görüş ve düşüncelerini fazla derinleştirmeden karşısındakilerle konuşuyormuş gibi anlattığı yazılardır. Edebiyatımıza Tanzimat’tan sonra girer. Ahmet Rasim ile Şevket Rado bu türdeki yazıları ile tanınır. ¤ Senli benli bir anlatım benimsenir ¤ Okurla konuşuyormuş gibi yazılır ¤ Konuşma dili kullanılır ¤ Konu yüzeysel şekilde işlenir ¤ Konuya okurun dikkatini çekmek amaçlanır ¤ Planı, makale ile aynıdır Örneğin; Bu sözleri dinlerken tabi aklınıza gelen suali soruyu tahmin etmiyor değilim. Peki ama nasıl iyimser olmalı? İnsan dünya’ya iyimser olarak gelmektedir. Küçük çocukların en tatlı hayaller içinde büyüdüklerini hatırlayacak olursanız bu sözün doğruluğuna inanırsınız sanıyorum. Sonradan kötümser olduğumuza göre dostlarımızı iyimser insanlardan seçelim. Neşe bulaşır, derler. Onların neşeleri bize bulaşır, hayatı hoş tarafından almaya alışacağımız için kötümserliğimiz’den eser kalmaz belki. Deneme Yazarın herhangi bir konuda kendi kendisi ile konuşuyormuş gibi yazdığı, kesin hükümlere varmadan samimi bir üslupla oluşturduğu yazılardır. Dünya edebiyatında denemenin büyük ustası Montaigne olarak bilinir. Ayrıca bu türü geliştiren yazılar arasında İngiliz yazar F. Bacon, C. Lamb ve Alaine yer alır. Türk edebiyatında ise dönemin ustaları arasında Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Sabahattin Eyüboğlu, Cemil Meriç ve Mehmet Kaplan yer alır. ¤ Planı makale ile aynıdır ¤ Her konuda yazılabilen serbest yazılardır ¤ Ciddi bir birikim gerektirir ¤ Yazar kendisiyle konuşuyormuş gibi üslup kullanır ¤ Öznel nitelikli, bireysel yazılardır ¤ Anlatılanları kanıtlama zorunluluğu yoktur ¤ İçten, samimi bir dil ve anlatım kullanır ¤ Dilin güzel kullanma amacı da vardır Örneğin; Ben, sanatı ve edebiyatı insan varlığının en kutsal yaratışlarından biri sayarım. Gerçek sanat eserlerinin de yanına geçecek değer de olduğuna inanan sanatçıların ellerinden çıkmış olanlar arasında bulunacağına inanıyorum. Zaten bana bu satırları yazdıran da bu inanış oldu. Tabi yarını, geleceği masal sayanlar, günü gününe yaşamakla yetinenler, diledikleri gibi düşünüp yazarlar. Fıkra Söyleyişi Bir yazarın günlük olaylara ya da ülke ve toplum sorunlarına ait herhangi bir konu üzerinde kişisel görüş ve düşüncelerini, akıcı bir dille anlatan yazılardır. Fıkra türü edebiyatımıza Tanzimat’tan sonra girer. Özellikle 1908’den sonra görülür. Ahmet Rasim, fıkra türündeki yazıları ile tanınır. Nasrettin Hoca fıkraları gibi mizahi fıkralar bu türden farklıdır. ¤ Toplumu ilgilendiren güncel konular işlenir ¤ Anlatılanları kanıtlama zorunluluğu yoktur ¤ Okuru konu hakkında düşündürmek amaçlanır ¤ Bir kamuoyu oluşturulmak istenir ¤ Serbest bir üslup benimsenir ¤ Planı, makale ile aynıdır Röportaj Soru-cevap üzerine kurulu bir türdür. Kişi ziyaret edilerek ona sorular sorulur ve alınan cevaplar olduğu gibi aktarılır. Röportajda belgelere ve fotoğraflara yer verilir. Günümüzde gazeteciliğin önemli bir kolu olan röportaj, siyasi ve edebi şahıslarla ilgili geniş sıra dışı bilgiler vermesi yönü ile önemlidir. Türk edebiyatında özellikle Ruşen Eşref Ünaydın’ın “Diyorlar ki” adlı eseri bu türün en güzel örnekleri arasında yer alır. Diğer röportaj yazarlarından Hikmet Feridun Es, Tahir Kutsi Makal ve Yaşar Kemal dikkat çekenlerdir. ¤ Konu; bilgi, belge, görsellerle desteklenir ¤ Özelden genele bir anlatım kullanılır ¤ Birinci kişinin ağzından yazılır ¤ Anlatımda diyaloglardan yararlanılır ¤ Genelde şimdiki zaman kipi kullanılır ¤ Planı, makale ile aynıdır Örneğin; “En korunmuş köy neresidir?” diye soruyorum. Ortak olarak aldığım yanıt “dağ köyleri” oluyor. “Demek ki” diyorum, “En tepedeki en geçmiş zaman nakşedilmiş.” Dağ köyleri daha bozulmamıştır, düzene indikçe kentleşme kendisini daha belirgin gösterir. “Peki, hangi köydür bu?” Neredeyse herkesin yanıtı “Zekeya”. Zekerya köyü, Ardunç’un 26 kilometre güneyinde, Erzurum sınırına yakın. Vardığımızda öğlen olmamıştı. Herkes mallar için kışlık biçmede. Zaten biz de geçmişe en yakın olanları arıyoruz. “Köyde kimse var mıdır?” ses zayıflayarak bize ulaşıyor “Gülbek Emmi var, şu cumbalı ev.” Eleştiri Bir kişi, düşünce veya sanat eserinin zayıf ve güçlü yönlerini ortaya koyarak onun gerçek değerini belirlemeyi amaçlayan yazı türüdür. Edebiyatımıza Tanzimat’tan sonra girer. İlk eleştirmen, Namık Kemal kabul edilir. Batılı anlamda bir yazı türü haline Servetifü’nun Dönemi’nde gelir. ¤ Kişi veya yapıtın gerçek değeri ortaya konur ¤ Olumlu ve olumsuz yönler birlikte ele alınır ¤ Okura ve yazara yol gösterme amacı vardır ¤ Planı, makale ile aynıdır Örneğin; Toplumlar yaratır miti, yaratırsa bir kişi değil. Bunun için Memidik’in Muhtar’ı öldürmek düşüncesi ile haşır neşir olarak yaşayışından bir kişinin bir cinayet mitini yaratışına varamıyor Yaşar Kemal. Buna karşılık Yaşar Kemal, bilerek bilmeyerek, Memidik’in kişiliğinde bir Hamlet, bir köyü Hamlet yaratıyor. Memidik’i bize özgü bir Hamlet yapıyor. →Kişisel hayata ilişkin metinler Hatıra, gezi, biyografi, günlük, mektup. Hatıra Anı Bir kişinin, başından geçenleri, yaşadıklarını veya tanığı olduğu olayları, üzerinden belli bir zaman geçtikyen sonra yazdığı yazı türüdür. Anı kitaplarına “hatırat” denir. Hatıra türünün ilk örneği Göktürk Yazıtları kabul edilir. Türk Edebiyatında Tanzimat’tan sonra Batılı anlamda hatıralar yazılır. Akif Paşa’nın Tabsıra adlı yapıtı, Batılı anlamdaki ilk hatıra örneğidir. ¤ Yaşananlar akılda kaldığıyla çok sonradan yazılır ¤ Yaşananlar birincil kişinin ağzından aktarılır. ¤ Öyküleyici ve betimleyici anlatım ağırlıktadır. ¤ Öznel olsa da belgesel nitelik taşır Örneğin; Memduh Şefket Esendal rahmetli de Hisar da dergi yazılar yazmıştır. Bir gün Maliye Bakanlığına telefon etmiş. Bir arkadaş “Bir Bey, Hisarlı diye birini arıyor. Acaba sen misin?” dedi. Ahizeyi aldım. Esendal’ın sesi “Hisarlı Bey, Hisarlı Bey! Sizin Çınar dergisinin son sayısı bana ulaşmadı, onu gönderir misiniz?” Hay hay efendim, göndeririz dedim. Biyografi Yaşam Öyküsü Herhangi bir alanda başarılı olmuş, tanınmış kişilerin hayatını, düşüncelerini ve eserlerini anlatan yazılardır. Eski edebiyatta “tercüme-i hâl” kavramıyla karşılanır. ¤ Kişi’nin hayatı başkası tarafından anlatılır ¤ Üçüncü kişi ağzından aktarılır ¤ Belgelerden yaralanılır ¤ Kronolojik zaman dizinsel sıra izlenir ¤ Kişi’nin hayatı, düşünceleri ve yapıtları anlatılır Örneğin; Tanzimat’tan sonra gelenler arasında “öz şiir” yolunun en güçlü şairi olan Yahya Kemal Beyatlı 2 Aralık 1884’de Üsküp’te doğmuştur. Rakofça kırlarına çok eskiden yerleşmiş akıncı beyleri’nin soyundan Yahya Kemal’in asıl adı Mehmet Agâh’tır. Babası Nişli İbrahim Bey annesi, divan şiirinin son üstadlarından Leskofçalı Galib Bey’in yeğeni Nakiye Hanım’dır. Günlük Günce Kişinin gördüklerini, yaşadıklarını, düşündüklerini tarih belirterek günü gününe yazdığı yazılardır. Eski edebiyattaki karşılığı “ruzname”dir. Batılı anlamdaki ilk günlükler Tanzimat’tan sonra yazılır. Direktör Ali Bey’in Hindistan gezisini anlattığı Seyahat Jurnali adlı yapıtı bu türün ilk örneğidir. ¤ Yaşananlar günü gününe aktarılır ¤ Her yazının tarihi belirtilir ¤ Birinci kişinin ağzından aktarılır ¤ İçten bir anlatım benimsenir ¤ Yazarın iç dünyasını yansıtır Örneğin; Cumartesi, 6 Mart 1920 Öğle üzeri fakülteye gittim. Doğru Ömer’in Seyfettin odasına girdim. Bitap güçsüz yatıyordu. Elini elime aldım. Ter içindeydi. Burnumun delikleri kararmış gibiydi. Nefesi de intizamsızdı düzensizdi. Hizmetçi kadınlara sordum. Gece çok sayıklamış, “Burası hastane değil, tımarhane… Ben Canip’e gideceğim!”demiş. Dalgındı, “Ömer! Ömer!” diye seslendim. Gayet fersiz ışıksız gözlerle bana baktı “Tanıdın mı?” dedim. Kendine mahsus özgü çabuk ifadeyle kafasını sallayarak “Canip!” dedi, yine daldı. Mektup İnsanlar arasında haberleşmeyi sağlayan mektup, edebi değer taşıdığında edebi türlerden sayılır. Birbirinden uzaktaki kişilerin haberleşmek amacıyla kullandıkları yazı türüdür. Yoksa iş mektubunun ya da belli kurumlardan şahıslara gönderilen mektupların edebiyat sahasındaki mektuplardan sayılması gerektiğini bilmeliyiz. Latin edebiyatında ilk örnekleri görülen mektup türünün asıl geliştiği dönem 18-19. yüzyıl’dır. Balzac “Vadideki Zambak”ı, Goethe “Genç Werther’in Acıları”nı ve Rousseau bazı eserlerini mektup türünde yazmıştır. Türk edebiyatında Fuzuli’nin Şikayetname adlı mektubu bu türün bilinen ilk örneklerindendir. Örneğin; Kardeşim, Günler geçiyor. Hayattan memnunum, zaten ondan hiç bir vakit şikayetçi olmadım. Hayattan korkmuyorum ki şikayetçi olayım ve ondan ümidimi kendim için ve kendimden önce insanlarım, sevgilerim için her zaman kesmiş değilim ki şikayet edeyim. Gözlerinden öperim kardeşim. Sıhhatli, ümitli ve iyimser olmanızı dilerim. NAZIM HİKMET Öğretici Türlerin Genel Özellikleri; • Bilgi vermeye ve açıklamaya dayalıdır • Yazar, anlatacaklarını doğrudan aktarır • Bilgi, belge, gözlem ve gerçeklerden beslenir • Kurgu, hayal, olağanüstülük içermez • Açıklama, tanımlama, tartışma, karşılaştırma, örneklendirme gibi teknikler kullanılır • Nesne bir anlatım benimsenir • Dil, ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanılır • Bir konusu, ana düşüncesi ve yardımcı düşünceleri vardır • Açık, anlaşılır, sade bir dil kullanılır • Mesaj, doğrudan yazar tarafından verilir • Çok anlamlı değildir, yoruma kapalıdır • Sanat yapma amacı taşımaz Metinler Aşağıdaki Ölçütlere Göre Sınıflandırılır; » Gerçeklikle ilişkileri » Kullanılan anlatım tekniği » Kullanılan anlatım türü » Dilin kullanımı ve işlevi » Metin içeriği » Biçimsel özellikler » Yazılış amacı
SÖZ SANATLARI EDEBİ SANATLAR 1.TEŞBİHBENZETME Sözü daha etkili duruma getirmek için aralarında ilgi bulunan iki unsurdan güçsüzü olanı güçlü olana benzetmektir. Benzetmede dört unsur bulunur aBenzenen bBenzetilen cBenzetme Yönü dBenzetme Edatı Bu öğelerin kullanılıp kullanılmaması açısından da üç çeşit benzetme vardır — Çocuk tilki gibi kurnaz biriydi. Benzetmenin asıl unsuru olan benzeyen ve benzetilenden yalnızca biri kullanılarak yapılır. a.Açık İstiareBenzeyenin bulunmayıp yalnızca benzetilenle yapılan istiaredir. b.Kapalı İstiareBenzetilenin bulunmayıp yalnızca benzeyenle yapılan istiaredir. 3.KİNAYE Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanmaktır. UyarıKinayede daha çok mecaz anlam kastedilir. —Mum dibine ışık vermez. —Hamama giren terler. 4.MECAZ-I MÜRSELAD AKTARMASI Benzetme amaç güdülmeden bir sözün ilgili olduğu başka bir söz yerine kullanılmasıdır. —İşe alınman için dün şirketle görüştüm.İnsan —Yarın sınıfı 9/H sınıfı yapacak.Öğrenci 5.TEŞHİSKİŞİLEŞTİRME İnsan dışındaki canlı cansız varlıklara insan özelliği kazandırmaktır. Her teşhiste aynı zamanda kapalı istiare vardır. —Güzel gitti diye pınar ağladı. —Menekşeler külahını kaldırır. 6.İNTAKKONUŞTURMA İnsan dışındaki varlıkları intak sanatında teşhis sanatı vardır;ancak her teşhiste intak sanatı yoktur. —Deniz ve Mehtap sordular seni Neredesin? —Maymun şunu anlatmak istemişti fikrince Boşa gitmez kötüye bir ceza verilince. 7.TECAHÜL-İ ARİF Anlam inceliği oluşturmak için herkesçe bilinen bir gerçeği bilmiyormuş gibi aktarmalıdır. —Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz. —Sular mı yandı,neden tunca benziyor mermer? Geç fark ettim taşın sert olduğunu. 8.HÜSN-İ TA’LİL Sebebi bilinen bir olayın meydana gelişini,gerçek sebebinin dışında başka,güzel bir nedene bağlamadır. —Gül bahçesi sevgiliden haber geldiği için Süslendi ve güzel kokular süründü. —Yoksun diye bahçemde çiçekler açmıyor bak. 9. MÜBALAĞA ABARTMA Sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi olduğundan daha çok ya da olduğundan daha az göstermektir. —Manda yuva yapmış söğüt dalına, Yavrusunu sinek kapmış. —Alem sele gitti gözüm yaşından. —Bir ah çeksem dağı taşı eritir, Gözüm yaşı değirmeni yürütür. 10.TEZAT KARŞITLIK Aralarında ilgiden dolayı,birbirine zıt kavramları bir arada kullanmaktır. —Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz. —Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? —İçimde kar donar,buzlar tutuşur, Yağan ateş midir,kar mıdır bilmem. 11. TEVRİYE AMACI GİZLEME İki değişik anlamı olan bir sözcüğün bir dize ya da beyitte iki anlamının da kullanılmasıdır. —Tahir Efendi bize kelp demiz Tahirözel ad. İltifatı bu sözde zahirdir Maliki mezhebim benim zira İtikadımca kelp Tahirdir. —Bu kadar letafet çünkü sende var, Beyaz gerdanında bir de ben gerek. 12.TELMİH HATIRLATMA Söz arasında herkesin bildiği bir olaya ya da kişiye işaret etme sanatı. —Vefasız Aslıya yol gösteren bu, Keremin sazına cevap veren bu. —Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor teshidi, Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi. 13.TARİZ TAŞ ATMA Bir kişiyi iğneleme,bir konuyla alay etme veya sözün tam tersini kastetmedir. —Müftü Efendi bize kafir demiş. —Tutalım ben ona diyem müselman. 14.TEKRİR Anlatımı güçlendirmek için bir sözü sık sık tekrar etmektir. —Beni bende demen,ben değilim, Bir ben vardır,bende benden öte. —Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı, Söz ola oğlu aşı, Yağ ile bal ede bir söz. 15.TENASÜP UYGUNLUK Anlam yönünden birbiriyle ilgili sözcükleri bir arada kullanmaktır. —Deli eder insanı bu dünya, Bu gece,bu yıldızlar,bu koku, Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç. —Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Yahya Kemal Beyatlı 16.LEFF ÜNEŞR Bir dizede iki ya da daha fazla kavramdan bahsettikten sonra diğer dizede onlarla ilgili açıklama yapmaktır. —Bakışların fırtına, Duruşun durgun su, Biri alabora eder, Biri boğar. —Gönlümde ateştin,gözümde yaştın, Ne diye tutuştun,ne diye taştın. 17.İSTİFHAMSORU SORMA Anlatımı daha etkili hale getirmek için cevap alma amacı gütmeden soru sormaktır. —Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Mehmet Akif Ersoy —Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Cahit Sıtkı Tarancı 18.TEDRİC Birbiriyle ilgili kavramların bir derece gözetilerek sıralanmasıdır. —İki asker,mızrak mızrağa,kılıç kılıca,hançer hançere vuruşmaya başladı. 19NİDA SESLENME Şiddetli duyguları,heyecanları coşkun bir seslenişle çok ay,ey,hay,ah ünlemleriyle yapılır. —Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü! Arif Nihat Asya 20.CİNAS Yazılışları aynı,anlamları farklı sözcüklerin bir arada kullanılmasıdır. —Niçin kondun a bülbül kapımdaki asmaya Ben yarimden ayrılmam götürseler asmaya. —Göl kıyısındaki sazların arasında bir saz sesi geliyordu. 21 ALİTERASYON Dize ya da mısrada ahenk oluşturacak şekilde,aynı sesin veya hecenin tekrarlanmasıdır. —Eylülde melül oldu gönül soldu lale Bir kaküle meyletti gönül geldi bu hale. —Seherde seyre koyuldum semayı deryayı. 22. SECİ Düz yazıda cümle içinde yapılan uyağa denir. —İlahi,kabul senden,ret senden;şifa senden,dert senden İlahi,iman verdin,daim eyle;ihsan verdin,kaim eyle. —De gül idim ben sana mail sen ettin aklımı zail. Fuzuli
Metinler edebi metinler ve edebi olmayan metinler şeklinde iki gruba ayrılabilir. Bizi ilgilendiren edebi metinlerdir. Edebi metinler; düz yazı şeklinde oluşmuş edebi metinler ve nazım şiir şeklinde oluşmuş edebi metinler olarak iki ana gruba ayrılabilir. Düz yazı şeklinde oluşmuş edebi metinler; olay bildiren edebi metinler ve düşünce bildirin edebi metinler şeklinde iki ana gruba ayrılabilir. Olay bildiren edebi metinler; roman, hikaye, masal… Düşünce bildiren edebi metinler; makale, deneme, fıkra… 1 ANLATMAYA BAĞLI METİNLER – Bu metinlerde anlatıcı yaşanmış ya da tasarlanmış gerçeklikten alınan bir olayı kendince yorumlayıp dönüştürerek anlatır. – Sanatçı dış dünyadan aldığı gerçekliği kendi duygusu iç dünyası yaşadığı dönemin özellikleriyle ve ve düşünceleriyle yoğurur. – Anlatmaya bağlı metinlerde üzerinde yaşadığımız dünyada görülen varlık eşya insan ve olaydan hareketle yeni bir evren anlatılmaktadır. Bu evrene “KURMACA EVREN” denir. Bu metinlerin özelliklerinden biri kurmaca olmalarıdır. Bunun amacı okuyucu ve dinleyicide estetik yaşantı uyandırmak böylece onların ilgisini çekmektir. – Anlatmaya bağlı eserler yazıldıkları dönemin sosyal kültürel ekonomik siyasal yapısını sanat anlayışını çeşitli bakımlardan yansıtır. – Anlatmaya bağlı metinlerde temel unsur “olay örgüsü” dür. Bu metinlerde yapı; olay örgüsü kişiler yer zaman gibi birimlerin bir düzen içerisinde birleşmesiyle oluşur. – Bu metinlerde olay örgüsü yaşanmaz düzenlenir evren – Anlatmaya bağlı metinlerde ilahi bakış açısı kahraman anlatıcının bakış açısı ve gözlemci anlatıcı olmak üzere üç tip bakış açısı ve anlatıcı vardır. – Bu metinlerde anlatılanlar olayların durumuna göre zenginleştirilmiş durumdadır. Kullanılan edebi dil metnin yazıldığı dönemin sosyal hayatına edebi zevkine ve anlayışına göre değişiklik gösterebilir. Metnin dilinin ele alınan temayla ve verilmek istenen mesajla da doğrudan ilişkisi vardır. – Bu metinlerde dil bilgi aktarmak veya öğretmek amacıyla kullanılmaz. Sözcükler günlük hayatta herkesin bildiği anlamlarıyla değil; yazarın okuyucuya sunmak istediklerine göre yeni anlamlar yüklenerek kullanılır. ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ TÜRLER Destan Önemli tarihsel olayların efsaneleşmiş hikayeleridir. Milletlerin tarih öncesi dönemlerdeki kuraklık göç deprem gibi büyük felaketlerini dile getiren destanlar bu bakımdan ulusal ve anonim ürünlerdir. Masal Yazarı belli olmayan olayları bilinmeyen bir ülkede ve zamanda geçen içinde olağanüstü olayların geçtiği kendine özgü anlatım biçimi olan edebi metinlerdir. Başlangıçları ve sonuçları kalıplaşmıştır. Halk Hikayeleri Birtakım tarihsel şahsiyetlerin âşıkların halk arasında ünlü olmuş kahramanların serüvenlerini anlatırlar. Şiir ve düzyazı karışıktır. Mesnevi Uzun aşk maceralarının öğütlerinve çeşitli konuların anlatıldığı her beyti kendi içinde uyaklı olan Türk edebiyatı nazım biçimidir. Manzum Hikaye Bir mekan bir zaman ve kişiler etrafında gelişen olay örgüsünü şiir halinde anlatan nazım biçimidir. Hikaye Gerçekleşebilecek olayları kurgulayarak belirli bir hacim içerisinde anlatan metinlerdir. Dünyada Guy de Mauppasant ve Çehov kendi adlarıyla anılan iki hikaye tarzı oluşturmuşlardır. Birincisinde olay ikincisinde durum ön plandadır. Roman Anlatıma bağlı metinlerin en gelişmiş olanıdır. Mekan zaman ve kişiler etrafında gelişen geniş ve kapsamlı bir olay örgüsü yazarın belirlediği bir anlatıcı tarafından okuyucuya aktarılır. 2 GÖSTERMEYE BAĞLI METİNLER – İnsanın anlatma ve nakletmeyle gerçekleştirdiği etkinlikler bu kez sahnede canlandırılarak sunulur. – Genel olarak dramatik metinler ve tiyatro olarak adlandırabileceğimiz bu tarz metinlerde kurmaca olay ve olay örgüsünü bir sahne düzeninde topluluk önünde canlandırmak esastır. – Tiyatro; oyun metin oyuncu sahne tasarımı dekor sahne giysisi kostüm ışıklama gibi her biri başlı başına bir sanat etkinliği olan öğelerden oluşan bir sanattır. GÖSTERMEYE BAĞLI EDEBİ TÜRLER Orta oyunu Seyircilerle çevrili bir alanda bir yazılı metne bağlı kalmadan doğaçlama ile sergilenen bir oyundur. Meddah Tek kişilik bir seyir sanatıdır. Hikaye anlatma ve taklit yapma gibi yetenekler sergilenir. Karagöz Gölge Oyunu Deriden kesilmiş renkli şekillerin hayalî tarafından ışıklı perdeye yansıtımasıyla gerçekleştirilir. Kargöz ve Hacivat baş kişilerdir. Köy Tiyatrosu Köy ve kasabada yaşayan insanların düğünlerde ve uzun kış gecelerinde eğlenmek üzere amatörce sergiledikleri oyunlardır. Trajedi Seyirciye hayatın acıklı yönlerini göstermek ahlak erdemi anlatmak için yazılmış manzum eserlerdir. Komedi İnsanların ve olayların gülünç yönlerini ortaya koymak izleyenleri güldürmek ve düşündürmek amacıyla yazılmış tiyatro eseridir. Dram Hayatı olduğu gibi acıklı ve gülünç yönleriyle sahnede göstermek için yazılan tiyatro eseridir. » “Metinlerin Sınıflandırılması” Sayfasına Dön! metin türleri, edebi metinler, öğretici metinler Yorum Yap! Yazı Ayrıntıları... Yazdır! Bu Yazıyı Paylaşın!
edebi sanatları açıklama örnek metinlerde inceleme