🦦 Hiçbir Şey Demeden Giden Erkek
TurkishCopypasta. bana ilişki içinde ve özellikle son 1 senede uyguladığın duygusal , cinsel istismar ve duygusal şiddetten ve onun sonucunda anksiyete bozukluğu, major depresyon, cinsel bozukluk, panik atak krizleri ve intihar teşebbüslerinden bahsedeceğim öykü. 28 yaşındayım ve "senin yaşadıklarının %10unu yaşasam
İşte gidiyorum, bir şey demeden, arkamı dönmeden, şikâyet etmeden. Hiçbir şey almadan, bir şey vermeden, yol ayrılmış, görmeden gidiyorum. Ne küslük var, ne pişmanlık kalbimde, yürüyorum sanki senin yanında, sesin uzaklaşır her bir adımda, ayak izim kalmadan gidiyorum.
hiçbir şey demeden ayrılmayı tercih eden erkek. entry 210. yaşadığı ilişkiden dolayı kafayı yemiş erkektir. ilişkide olduğu güzeller güzelinin kendisini haketmediğini düşünerek çok uzaklara gider. 1. 11.10.2008 00:45. legend of the stranger. ayrılıkla zaten acıttığı yetmezmiş gibi bir de kendinizi suçlamanıza sebep
AnaSayfa > Aşk İlişkileri > Hiçbir şey demeden engelledim? En İyi Görüş(eig) Oranı Arkadaş olarak gören erkek böyle iltifatlarda bulunur mu?
ErkekTavlası Nasıl Oynanır. Tavlada iki zar ve otuz adet pul var. Tavla tahtasına bakacak olursanız da, toplam 24 hane olduğunu göreceksiniz. (Hane, uzun ince bir üçgene benzeyen kısımlar için kullanılan tabir.) Tahtanın oturuş pozisyonunuza göre sağ alt yanı, sizin “eviniz” sayılıyor.
Hani hiçbir şey söylemeden (gene) evime geldiği yetmiyormuş gibi tek kelime etmeden aldı kucağına beni, yatak odama götürüyor, biz genelde orada çiçek toplayıp piknik yapmıyoruz, niyeti de belli yani, biraz daha farklı bir tepki göstermem lazım di mi?
Alesiçin matematik çalışmam gerekiyordu fakat zamanında bildiğim her şeyi unutmuştum. Üşenmedim, Ales'e yönelik videoları izlemeye başladım. Ağır geldi, hiçbir şey anlamadım. Gücenmedim, üniversiteye hazırlık videoları izledim. Çok karışık geldi. Vazgeçmedim, Anadolu liselerine hazırlık matematik
Ama tek bir şey var ki insanlar yaşamak için bir şeylere inanmak zorundalar. İnandığın şey sana yarın gözlerini açman için bir sebep olur yaşayabilmek için bir dayanak. Hiçbir şeye inancı kalmamış bir insan yaşayamaz. İnsana inandığı şeyler bazen mutluluk bazen de mutsuzluk getirir.
ErkenDönemlerde Frank. Underwood Frank diğer adı ile Francis J. Underwood 5 Kasım 1990'da Carvina ve Madison T. Underwood'un oğlu olarak Gaffney Güney Carolina'da dünyaya gelmiştir. Hayatlarının önemli bir parçası olan çiftliklerin banka haczi ile risk altında olduğu için hep yoksulluklar içerisinde büyümesine neden olmuştur.
Taksim'den Yenibosna'ya giden 73 geçiyor. Hemen arkasından Beyazıt'tan Güneşli'ye giden 97 geçiyor. Trafik Yenibosna yönünde daha yavaş ilerliyor. Bir kağıt işçisi sırtında arabasıyla meydanda bir yöne doğru gidiyor. Sonra vazgeçip geri dönüyor. 9-10 yaşlarında beş erkek çocuğu meydanı koşarak geçiyor.
Hiçbir şey bulamayınca uzatma kablosu çaldı, kameralara yakalandı Malatya 31 °C. 15:55 18 Temmuz 2022. Haber Kaynağı. Samsun’da denizde erkek cesedi bulundu Olay yerine giden
B Harfi İle Başlayan Deyimler. Arı Yayıncılık. www.ariyayin.com. acilkitap.com ariyayin.com. Babasının hayrına : “Hiçbir çıkar elde etmeden, sadece İyilik olsun diye” anlamında. Bacak kadar: Ufak tefek; kısa boylu (kimse) Badire (yi) atlatmak : Tehlikeli durumu geçiştirmek. Bağ bozmak : Mevsim sonunda bağdaki üzümleri
yuft0lk. Türkçe Arapça Almanca İngilizce İspanyolca Fransızca İbranice İtalyanca Japonca Flemenkçe Lehçe Portekizce Rumence Rusça İsveççe Türkçe ukraynaca Çince Fransızca Eş anlamlılar Arapça Almanca İngilizce İspanyolca Fransızca İbranice İtalyanca Japonca Flemenkçe Lehçe Portekizce Rumence Rusça İsveççe Türkçe ukraynaca Çince ukraynaca Bu örnekler aramanıza bağlı olarak kaba sözcükler içerebilir. Bu örnekler aramanıza bağlı olarak günlük dilden sözcükler içerebilir. "Hiçbir şey demeden" metninin Fransızca çevirisi Hiçbir şey demeden bardan dışarı attım kendimi. "Hiçbir şey demeden gitti," diyor. Hiçbir şey demeden gittiğim için özür dilerim. Çantamı toplayıp hiçbir şey demeden çıktım gittim. Birkaç dakika hiçbir şey demeden sadece yürüdüler. Bir süre, ikisi de hiçbir şey demeden birbirlerine baktılar. Ils restèrent tous un moment, se regardant les uns les autres sans rien dire. En kötüsü de önceden hiçbir şey demeden beni önlerinde satman. Maskeli adam hiçbir şey demeden olanları izledi. Yoksa, hiçbir şey demeden yolunuza mı devam edersiniz? Nasıl söyleyebilirdim her şeyi, hiçbir şey demeden gitmek istedim, kalkmak... hiçbir şey demeden gitmek... Ted hiçbir şey demeden güldü ve Karen da istediğini aldı. Ted est parti sans rien dire et Karen a eu exactement ce qu'elle voulait. Hiçbir şey demeden cesedi götürdüler. Hiçbir şey demeden yemeğini yer. Hiçbir şey demeden mi gidiyorsun? Hiçbir şey demeden yanından uzaklaştık. Hiçbir şey demeden içeri girdi. Hiçbir şey demeden içmeye başladı. Hiçbir şey demeden dönüp gittim. Niye hiçbir şey demeden gittin? Bu anlam için sonuç bulunamadı. Sonuçlar 58. Birebir 58. Geçen süre 58 ms.
Bu soğuk, verimsiz, şimdi yıldırımların gökyüzünü aydınlattığı ve yağmurun tüm şiddetiyle yağdığı uzak kasabaya henüz varmış olan yabancı, pelerininin altından yeni evine ve ötesindeki korku hikayelerinin anlatıldığı dipsiz karanlığıyla meşhur ormana baktı. Kuzgunluk kasabası tamamiyle eski şaşaasından uzak, sakinlerinin çevre kasabalar tarafından sevilmediği, verimsiz tarlalara sahip, eski şaşaasını yitirmiş ahşap bir kasabaydı. Parlak zamanlarında burası zenginliğiyle ünlü bir yer iken anlatılanlar ve yaşanan gizemli olaylar yüzünden şimdilerde çok az kişinin yaşadığı bir yere dönüşmüştü. Kasabanın taş surları çoğunlukla yıkılmış ve bu açıklar bazen bir ev, bazense doğa tarafından kapatılmış, bazense tamamen açık bırakılmıştı. Yabancı, gözünü kasabanın ötesindeki malikaneye dikti. Burası bir zamanlar bölgenin derebeyinin ve hanedanının meskeniydi. Denizaşırı olanlar da dahil bir çok savaşta başarıları olan büyük savaşçılar bu aileden çıkmış ve bölgeye zenginlik katmış, hatta yetmiş yıla yakın süren bir krallık bile tesis etmişlerdi. Ta ki korku ve gizem hikayeleri güneye yayılana ve kıtanın efendileri buraya gerçek bir ordu gönderene kadar. O günden bugüne yaklaşık üç yüz küsur yıl geçmişti ve ne bir krallıktan, ne bir zenginlikten ne de bir hanedandan herhangi bir iz kalmıştı. Kala kala kimsenin uğramadığı topraklar, fakir ve gururlu bir halk ve savaşçı bir hanedanın son oğlu. Yabancı, yorgunluktan bitap düşse de bir an önce kasabaya varıp ısınmak istiyordu. Uzaktan uzağa karanlığı delen kasaba ışıkları onu yine de anlatılanların karşısında ümitlendiriyordu. Hikayeler anlatmıyordu ama bu bölgede sadece korku hikayeleri değil, başka hiçbir yerde yetişmeyen bitkiler, meyveler, sesi başka bir yerde duyulamayacak kuşlar da bulunmaktaydı. Bütün bunları başkentteki kütüphanede bölgeyi araştırırken bulmuş ve kişisel haritasına işlemişti. Kendisine söylendiği kadarıyla görevini devralacağı kişi onu kasabadaki makamında bekliyordu ama şimdiye dek hiç doğru düzgün bir devir teslim yaşamamıştı. Bir önceki vekilin adını bile bilmiyordu ama onun çoktan güneye giden, belki yanından bile geçen bir kafileye katıldığından adı gibi emindi. Tuhaf şekilde yol boyunca çok az kişiye rastlamıştı ve hiçbiri kasaba vekili olmaya yakın bile değildi. Şaşırtıcı şekilde iyi durumda olan ve karanlıkta bile belli olan taş yolda atını sürdü ve sonunda kasabanın çift kanatlı, oldukça sağlam görünen kapısının önüne geldi. Atını durdurdu ve bir süre içerideki meşaleden hareketle birinin onu karşılayacağını umarak bekledi. Atı huzursuzlanınca birden “Orada kimse var mı?” diye karanlığa bağırdı. “Orada kimse var mı?” Birkaç dakika sonra bir meşale ışığı kapıya yaklaştı ve ışığın görüldüğü aralıktan yaşlı bir sese sahip biri kaba bir şekilde bağırdı “Kim var orada?Buraya kimse gelmez!Git buradan yabancı!” “Adım Aarlec.” dedi yabancı. “Yeni kasaba vekiliniz! Derhal kasaba muhafızıyla görüşmek istiyorum!” Kapının arkasında bir süre tıkırtılar oldu. Yaşlı sesin sahibi arkada bir yere gitti. Bir kapı iki kez gıcırdadı ve sürüyen ayaklar geri geldi. Demir bir anahtarın tıkırtısı duyuldu ve kasabanın çift kanatlı kapısı birden içeriden dışarıya ardına kadar açıldı. Aarlec aniden atını geri çekti ve kapının ata çarpmasından kaçındı. Serinkan adını verdiği bu ata yol boyunca bağlanmıştı. İçeriden iki büklüm olmuş, beyaz saçları belinden aşağı kadar uzanan, kalın ve eski giysiler içinde, elinde meşale tutan bir adam çıkageldi. İfadesiz yüzü Aarlec’e bakıyordu. “Hizmetinizdeyim.” dedi yaşlı adam. Eğilmeye çalışsa da başaramadı. Atıyla kasabaya giriş yapan Aarlec arkasına bakmadan içeri at sürdü. Kasabanın girişi genişti. Eski ama dönemine göre zevk sahibi bir mimariye sahip olan ahşap binalar yüksekti ve meydana kibirli bir şekilde bakıyorlardı. Fenerlerin aydınlattığı girişte kırık bir heykel vardı. Aarlec bunun kasabayı kuran hanedan ile ilgili olduğunu detaylardan anladı. Yaşlı bekçi yanına yaklaştı ve “Kasaba muhafızı bu gece dışarıda efendim.” dedi. “Birkaç iyi adamla birlikte. Sanırım yarın akşam burada olurlar. Size kasaba hanına kadar eşlik edeyim. Mührünüzü gösterirseniz size bedava bir oda ayarlanacağına şüpheniz olmasın.” Aarlec yaşlı adama baktı. Yüzü meşale ışığında daha net seçilen bu yaşlı adam uzun bir yüze, gri gözlere ve eski de olsa sağlam bir kürke sahipti. Yavaşça atından indi ve onunla aynı seviyeye geldi. “Bana kasaba hakkında ne söyleyebilirsiniz bay...” “Floyk.” dedi yaşlı adam. “Bana böyle seslenirlerdi efendim.” Beraber yürümeye başladılar. Aarlec kasaba hanını tam karşısında görebiliyordu. Görünüşe göre kasabada sadece orası kalabalıktı. “Artık kimsem yok.” dedi çatal sesli Floyk. “Bana kulübeyi verdiler. Son yıllarımda günde bir öğün karşılığında kapıya refakat ediyorum. Burada büyüdüm, buradan savaşlara gittim ve buraya döndüm. Başka yer yok... beni karımın yanına gömeceklerine dair söz verdiler fakat mezarlığa gitmeye korkar olduk. Sanırım sözlerini tutamayacaklar efendim...” Aarlec onu dinler gibi yaparken bir yandan da kasabaya göz gezdiriyordu. Göğe mızrak ucu gibi fırlayan grotesk çatılar, ardlarında çakan şimşek, dinmek bilmeyen yağmur, kışı haber veren soğuk bu eski zenginliğini mumla arayan kasabaya diğerlerinden başka bir hava veriyordu. Neden buraya kimsenin uğramadığını şimdi daha iyi anlayabiliyordu. “...ve evet efendim yıllardır ormanlara giden patikalar kayboldu kuzeyden gelen akıncılara karşı elimizde bir avuç zeki muhafız dışında bir şey yok. Onlar da kasaba halkına yabancılar. Sadece altınlarını düşünüyorlar.” “Efendi Floyk.” diye birden sesini yükseltti Aarlec onu susturmak için. “Umarım kasaba halkı da sizin gibi insanlardır.” “Şüpheniz olmasın.” dedi Floyk. Şaşırtıcı bir hareketle önüne düştü ve hana Aarlec’ten önce girip birine seslendi. Hanın bir adı yoktu. Aarlec bunu tuhaf bulmuştu. İçeride bir hareketlenme oldu. Birkaç dakika geçmemişti ki genç bir oğlan Aarlec’ten atını aldı ve arkasından gelen Floyk onu içeri davet etti. Aarlec hana girer girmez günlerdir özlemini çektiği sıcaklığa kavuştu ve buna oldukça minnettar oldu. Yol beklediğinden de zorlu geçmişti. Han ağzına kadar doluydu ve her masada en az dört kişi vardı. Hemen her yaştan kadın ve erkek hararetle konuşuyordu. Çantasını indirip ıslak pelerinini üzerinden attı. İlk yaptığı şey Floyk’un ona gösterdiği boş masaya gitmek oldu. İnsanlara bakmaya ilk fırsatı olduğu anda tek fark ettiği şey herkesin gözünü kaçırması olmuştu. Herkes bu yabancıya göz ucuyla bakıyordu. Aarlec bunun normal olduğunu düşünüp o söylemeden önüne gelen yemeklere baktı. “Çorba!” dedi yaşlı Floyk. “Sonra kuru et. Ekmek ve bira. Siz bunları yerken odanızı hazırlatayım, siz de mührünüzü çıkarın beyim.” Aarlec tamam anlamında başını salladı ve yemeğine koyuldu. Dakikalar sonra birasını bitirdiğinde hanın sahibi şişman bir adama vekil mührünü gösterdi. Peşi sıra onunla üst kata çıktıklarında şişman adam hiçbir şey demeden genç bir kadına bağırdı ve aniden koridorun karşısından ellerini silen bir kadın belirdi. Han sahibi bir şey demeden aşağı indi. “Adım Aarlec, yeni kasaba vekilinizim.” Genç kadın önünde eğildi ve “Sizden önceki vekile de ben hizmet etmiştim.” dedi. “Sizi odasına götürmeme izin verin.” Aarlec genç kadını takip etti .Zemin kadının hafif ayaklarına tepki vermese de onun ağır çizmelerinin altında gıcırdıyordu. Genç kadın mum ışığını eline alıp koridoru önünde arşınlarken o dışarı izledi. Bu açıdan kasabaya hakim bir tepede bulunan malikane gayet net izlenebiliyordu. “Malikane boş mu?” diye sordu birden durup. Hizmetçi bu beklenmedik soru karşısında birden durdu ve “Bugünlerde boş.” dedi. Bugünlerde... diye düşündü Aarlec ve onu takip etti. Odasına vardığında buranın lüks olduğuna kanaat getirdi. Kasaba vekiline ayrıca bir ev verilmediğini bildiği için burası hem bir ofis hem de ev olacaktı kuşkusuz. İki katlı olan bu odadaki her şey çok eskiydi ama tuhaf şekilde çok sağlamdı. Normalden çok daha büyük pencereleri vardı ve o pencerelerden sırasıyla kasaba evlerinin çatıları, kasaba korusu, eski surlar, boş araziler ve ötesindeki korkutucu kuzgun ormanı görülüyordu. Hizmetçi bir reverans yapıp odadan çıktı. Aarlec odaya göz gezdirdi. Çoktan gitmiş olan önceki vekilden kalan defterler düzenli bir şekilde masanın üstündeydi, hizmetçinin bıraktığı mumu aldı ve odadaki diğer mumları da yaktı. Duvarı kaplayan bir kütüphane, eski ve lüks bir koltuk, uzak diyarlardan gelme halılar ve tablolar etrafı süslüyordu. Bununla birlikte odada bir kullanılmamışlık hissi vardı. Aarlec pencerelere yaklaştı. Gece karanlığında, şiddeti azalan yağmur ve şimşeklerin gösterebildiği kadarıyla hareketsiz kasabayı izledi. Tek tük insanın dolaştığı sokakları aştı gözü. Korudaki çok ama çok eski olan, ölü ve diri ağaçlara baktı, sonra yıkılmış surlar, boş araziler, çalılıklar, tek başına olan ağaçlar ve onların da ardından, ötesini göstermeyen, hiç dokunulmamış gibi görünen, içindeki karanlığın delinmediği, eğri büğrü çok yaşlı ama korudakilerden çok farklı ağaçların olduğu, üzerinde içinden fışkırırcasına yükselen, ismiyle oldukça müsemma kuzgunların uçuştuğu korku ormanını gördü. Aarlec adlı bu gözü pek ve gururlu başkent vekili diğerlerinin aksine buraya kendi isteğiyle gelmişti. Kimsenin tercih etmediği bu kuzey kasabası onun tek tercihi olduğu için başkentte hiçbir itirazla karşılaşmadan isteği kabul edilmiş ve mühür vurulmuştu. Tek istediği o ormanda ne olduğunu öğrenmekti.
Güzin Abla, küçüklüğümden beri insanlar karşısında güçlü durmaya çabalayan biriyim ben... Özellikle de babam beni takdir etsin diye çok uğraştım. Ama olmadı, çok fazla hata yaptım. Sevdiğim erkeğin beni terk etmesinden sonra kendimi kaybettim. Evli, bekar, yaşlı, genç demeden karşıma kim çıkarsa beraber oldum, sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam ettim. Bu arada hayatıma duygusal anlamda kimseyi almadım. Yaptıklarımın neredeyse yüzde 90’ından çevremin haberi olmadı. Her şeyi gizli yaşadım, gittikçe ruhsuzlaştım. Bu şekilde davranarak erkeklerden üstün olduğumu hissediyordum. Ben emlak işiyle uğraşıyorum ve etrafımda birçok erkek var. Buna rağmen kendime doğru düzgün ilişki yaşayacağım birini bulamadım. Ben bir şey demediğim halde anlıyorlardı sanki nasıl bir kız olduğumu. Dolayısıyla bana hep o şekilde yaklaştılar. Kendimi korumaya çalıştıkça daha da battım. İki işyeri değiştirdim, ikisinde de aynı sorunu yaşadım. Şu anki işyerimde de durum farklı belki yine biriyle beraber olurum, bunu zorla da değil kendi isteğimle yaparım. Geleceğim konusunda hiçbir fikrim yok. Arada birini bulup evlensem bile onu da aldatırım eminim. Artık duygularımı yok ettiğimin de, hayatımın geri gelmeyeceğinin de farkındayım. Uzun zamandır hiç ağlamadım, hiç içten aram iyi, artık eskisi kadar hata yapmıyorum. Yine de hayatıma giren birçok yeni kişi var. Kısacası Güzin Abla, öyle bir bataklıktayım ki, ne kurtuluşum var ne de umudum. ◊ RUMUZ KADERİM BUYMUŞ YANITSevgili kızım, içimden bir ses ailenden yeterli sevgiyi, ilgiyi görmemen nedeniyle böyle sorumsuz bir hayata başladığını söylüyor. Neden baban dahil tüm erkeklere karşı güçlü olman gerektiği düşüncesine kapılmışsın? Neden istediğin o güce seks aracılığıyla kavuşabileceğine inanmışsın? Bu nasıl bir duygu ve düşüncedir?Asla mutluluğu bulamadığın bu döngüde, kendi kendine bu eziyeti yaparak ne kazanacağını düşünüyorsun?Sevdiğin genç tarafından terk edilmenin ardından başlayan bu anlamsız değişimin kökeninde yatan neden, sadece terk edilmek olmasa gerek. Ailenle ilişkilerinde ters giden bir şeyler olmalı. Yaşadığın hayattan hiç hoşlanmadığın halde kendini durduramamanın, sana yaklaşan erkekleri reddetmeyip neredeyse hepsiyle ilişkiye girmenin kökeninde mutlaka çocukluğuna dayanan bir ruhsal travma olmalı. Umarım, bu durumunu kader gibi kabullenmekten vazgeçip bir an önce bir uzmandan yardım gencin arkadaşı bana âşıkSevgili Güzin Abla, ben endüstri meslek lisesinde okuyan bir kızım... Hoşlandığım bir genç var. Ama onun arkadaşı da bana âşık. Bunu hoşlandığım gence açık açık söylemiş. Defalarca benimle de konuşup açılmak istedi ama oralı olmadım, yüz vermedim kendisine. Hoşlandığım genç de istemediğimi biliyor doğal olarak. Şimdi geleyim asıl konuma. Bir zamanlar hoşlandığım genç bana bakıyordu. Ama ben kayıtsızdım. Ne zaman ki arkadaşının duygularını öğrendim, ben de ondan hoşlanmaya başladım. Şimdi sık sık göz göze geliyoruz. Sizce hoşlandığım genç o arkadaşına rağmen açılır mı bana, yoksa içine mi atar? Sizce ne yapmalıyım? Kavga etmelerini de istemem benim yüzümden... Kafam çok karışık.◊ RUMUZ HOŞLANMAKYANITGenç bir erkeğin böyle durumlarda nasıl davranacağı belli olmaz güzel kızım. Senden hoşlanıyor olsa bile, arkadaşının duygularından dolayı sana açılmak istemeyebilir. Bir bakıma arkadaşı ile senin aranda kalmaktan duygularını kendisiyle paylaşan arkadaşına ihanet etmiş olmamak için senden uzak nedenle senin ona açılman pek uygun olmaz. Çünkü olur de duygularına karşılık vermezse, senin için büyük bir hayal kırıklığı yaratır. Henüz çok gençsin. Aranızda ciddi bir yakınlık da olmadığına göre her ikisinden de vazgeçmen en uygunu. Tabii bu arada hoşlandığın genç, beklenmedik bir şekilde sana gelip açılmaya karar vermezse...
Erkek ve kadının aşkı yaşayış şekli nasıl farklıysa, ayrılık süreci ve şekli de her iki cinsiyet için farklı işliyor. Kadınlar konuşarak sorunları halletmeye çalışır, erkekler susar. Kadınlar ayrılmadan önce bunun sinyallerini verir, erkekler bir anda terk eder. Erkekler, geçmişten bu yana doğaları gereği stresle baş etmek için genellikle iki taktik uygularlar. Ya kavga ederler ya da kaçarlar. Kadınlar ise diğer konularda olduğu gibi ilişkilerindeki herhangi bir sorununun çözümünde de daha yapıcı davranarak orta yolu bulmaya çalışırlar. Kadınlar, erkekleri terk edecekleri zaman zaten önceden bunun sinyallerini vermiş ve şikâyetlerini dile getirmişlerdir. Erkekler ise daha önceden şikâyetçi oldukları konuları dile getirmedikleri için bıçak kemiğe dayanınca da buna ihtiyaç duymaz ve bir anda her şeyi kestirip atarak ilişkideki sorunlardan kaçmak ve uzaklaşmak isterler. Bu herkes için geçerli bir varsayım olmasa da genellikle ilişkilerde erkek ve kadının rolü bu şekildedir. Basit bir problem söz konusu olduğunda kadınların bu problemi çözmek için konuşmak istemesi, erkeklerin ise sıkılarak konuyu bir an önce kapatmaya çalışması bunun en basit örneğidir. Psikolog & Psikoterapist Kıvanç Şahin Özvatan
- 1138 Güncelleme - 1138 ABONE OL ERKEKLER birbirinden öğrendikleriyle, inanılmaz özelliklerine özellik katmaya devam ediyorlar. Erkek-kadın bilmecesi kendini gittikçe içinden çıkılmaz bir labirent haline dönüştürüyor. Bunu çok defa hissetmiştim aslında. Ama yaşadığım şeyin tam olarak ne olduğunu bilemiyordum. Konunun üzerinde çok fazla durmamıştım. Taa ki, arkadaşlarımdan biri tabii ki erkek! Twitter’a kadın tavlama ve ayrılma sanatıyla ilgili bir şeyler yazana kadar. Okuduklarıma inanamadım. Kafamda ki ampul giderek daha yüksek voltajda yanmaya başladı. Bir kadın olarak çok sinirlendim. Ama en azından daha önce düştüğüm durumlar açıklığa kavuşmuş oldu. Yazan tam olarak şuydu “Bir kadını baştan çıkarabilmek sanatsa, onu sessizce terk etmek bilgeliktir!” “Neeeeeeeee!!!” diye bir çığlık atıverdim. Kadını baştan çıkarma sanatına ayrıca başka bir yazımda değineceğim. O da hani ayrı mevzu... KİM TERK ETTİ? Hani biz kadınların “Aman üzülmesin, biraz daha beraber olalım. Belki de ben yanılıyorum” durumlarına benzemiyor bu sessiz ayrılıklar. Hemen işin peşine düştüm. Birkaç yakın arkadaşım bana bu konuda yardımcı oldular. “Evet, ne yani bunu bilmiyor muydun?” dediler. Hepsinin haberi varmış oysa. “Bu nasıl bi iğrençlik” dedim. “Ne var, bence bir kadından böyle ayrılmak en rahatı” dedi bir tanesi. Tabii ki arkadaşlarımın hepsi erkekti! Uzun uzun kendi ilişkilerimi düşündüm. Çoğundan ben ayrılmıştım güya ama bu son durumdan sonra işin aslında hiç de öyle olmadığını anladım. Hani sevgilinizin gözlerine bakıp ondan ayrılıp, ayrılmama kararı aldığınız bir dönem vardır ya... Hani “Yok canım aslında çok şeker ve onu seviyorum, ama bana bu ara iyi davranmıyor, beni şımartmıyor, hep evde duruyoruz, hiç dışarı çıkmıyoruz” diye diye kendinizi yediğiniz dönemler... Bir türlü karara varamadığınız, geceleri sabah eden o karışıklık var ya... Ben o karışıklığın sebebini hiç anlamazdım. Durup dururken neden çekip gitmek istediğimi, neyin ters gittiğini anlayamaz, sonradan da ayrılma talebinde bulunurdum. Karşımda da şöyle bir cevap belirirdi “Haklısın canım, sen daha iyilerine layıksın. Bence de ayrılmamız en iyisi.” “Neeeeeeee! Neden üzülmüyor, neden bir şey söylemiyor, neden gitme demiyor?” Çünkü aslında o sizden ayrılalı çok olmuş. Siz sabah akşam kendi çapınızda “Ben bu ilişkiden neden sıkılıyorum” diye kara kara düşünürken, o kendince bir plan yapmış bile! Sizin canınızı o kadar sıksın ki siz de onu yük altında bırakmadan, vicdan azabı çektirmeden çekip gidin. Ha bir de bütün vicdan azaplarını siz yüklenerek gidin. İş oralara gelene kadar sizin zaten hiçbir şeyden haberiniz olmadığından, kız arkadaşlarınıza “Ben ayrıldım ama iyiyim” demeye devam edin. KENDİNİZİ SUÇLAMAYIN Sessizce ayrılan erkeğin kadın üzerindeki belirtileri neler? Geceleri yatağınıza yattığınızda “Sahi ben bu adamdan neden ayrılmıştım?” derken buluyorsanız kendinizi. Gelecek hayallerinizi düşünüp gözleriniz ıslanıyor mu? Beni gerçekten sevdi mi? Beni ayrıldıktan sonra neden aramadı? Benimle barışmak için hiçbir eylemde bulunmadı” diyorsanız sessizce ayrılan bir erkekle karşı karşıyasınız. Hele ki “Benden daha iyilerine layıksın” cümlesini duyduysanız, anlayın ki erkeğinizin size oynadığı sinsi bir planın içindesiniz. Kendi istek ve arzularını size bile söyleyemeyen bir adamla karşı karşıyasınız. Sonradan kendinizi suçlayıp durmayın diye yazıyorum bu satırları. Hem bu sessiz ayrılışlar öyle göründüğü kadar da kolay olmuyor. Adam sizden ayrılmak istediğinde bunu gözünüze soka soka belli etmiyor. Ufak ufak başlıyor plan yapmaya. Arkasını da sağlama alıp siz gittiğinizde yalnız kalmayacağı planlara da başvuruyor. Siz giderken canı ufacık bile yanmasın diye belki de aylarca plan yapıyor. Bu sırada sizin ondan gelen soğukluğu fark etmeniz sonucunda oluşabilecek herhangi bir kaosa sebebiyet vermemek için işlerini bahane ediyor. Kadın “Neden sessizsin sevgilim?” Erkek “Bugün biraz yoğundu.” ne ile yoğundu acaba? Kadın “Dışarıda bir şeyler yiyelim mi?” Erkek “Ben yedim. Evde otursak bu gece.” nerede ne yediyse Kadın “O zaman gel film almaya gidelim?” Erkek “Evde var bir sürü film işte.” Kadın “Haaa! Ben niye sıkılıyorum bu adamdan acaba? Sessizce terk edilmiş olabilir miyim?”
hiçbir şey demeden giden erkek