🐕 Bütün Kara Parçalarında Cemal Süreya

Bütün kara parçalarında Afrika hariç değil (Üvercinka’dan) Cemal Süreya - Üvercinka. Seslendiren: Nevzat TİRAKİ Bütünkara parçalarında Afrika hariç değil Cemal Süreya belgeseli, şairin yaşamı, şiirleri ve hayata bakışına odaklanıyor. Belgesel dahilinde görüşülen Doğan Hızlan, Ülkü Tamer, Sunay Akın, Nursel Duruel, Orhan Alkaya, Enver Ercan, Zuhal Tekkanat, Mehmet Ali Işık, Hakan Gerçek, Murat Belge, Cemal Süreya’yı ve CemalSüreya. Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor Bütün kara parçalarında bütün kara parçalarında afrika hariç değil (Cemal süreya) akşamüstü rüyası Şimdi gemiler geçer uzaklardan . Gönlüm güvertede sereserpedir. Cemal Süreya Aşk Şiirleri - Uzaktan Seviyorum Seni. Uzaktan seviyorum seni kokunu alamadan, boynuna sarılamadan yüzüne dokunamadan sadece seviyorum ööyle uzaktan seviyorum seni elini tutmadan yüreğine dokunmadan gözlerinde dalıp dalıp gitmeden şu üç günlük sevdalara inat serserice değil adam gibi seviyorum öyle uzaktan Seninbir havan var beni asıl saran o. Onunla daha bir değere biniyor soluk almak. Sabahları acıktığı için haklı. Gününü kurtardı diye güzel. Birçok çiçek adları gibi güzel. En tanınmış kırmızılarla açan. Bütün kara parçalarında. Afrika dahil. Birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü. Bütünkara parçalarında. Afrika dahil.” – Cemal Süreya / Üvercinka. Biliyorum sana giden yollar kapalı; Üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni . Ne kadar yakından ve arada uçurum; İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi” – Cemal Süreya / Sevda Sözleri CemalSüreya, şiirlerindeki yeni biçim, içerik ve anlatım özellikleriyle İkinci Yeni şiirinin öncülerinden olmuştur. Bütün kara parçalarında Afrika İşte Cemal Süreya'nın unutulmaz aşk şiirleri. Bütün kara parçalarında Afrika dahil. 7/18. 7. Bun Başını omuzuma koymasa olmazdı CemalSüreya, Türk edebiyatının kökleşmiş Türk şair gönülleri şiirleriyle doldurmuş ileri gelen kuramcılarındandır. 1931, Tunceli doğumlu olan Cemal Süreya’nın asıl adı, Cemalettin Seber‘dir. Afrika dahil bütün kara parçalarında kaleminden aşka inandığımız şair, Cemal Süreya’nın hayatı güzel şiirleri kadar manidardır. Cemal Süreya, şiir ve Yataktayatmayı bildiğin kadar. Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler. Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının. Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde. Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor. Bütün kara parçaları için. Afrika dahil. Senin bir havan var beni asıl saran o. Bütünkara parçalarında Afrika hariç değil. Biliyorum Sana giden yollar kapalı Biliyorum sana giden yollar kapalı Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni. Ne kadar yakından ve arada gXCK7. “Çok içten, gerçek bir şey söyleyeyim mi? Kendi şiirlerime karşı o kadar da duyarlı değilim. Yaptıklarımın üzerinde hiçbir zaman ayrıntılı düşünmedim. Aslında şiirleri yazarken de öyleydim. Her seferinde ne yaptığımı bilmeden çalıştım. Çalışmak da denemez buna. İnsanın kendini oradan oraya vurması gibi bir şey. Ayrıca şiirden hep korktum. Şair miyim diye kendimden her zaman kuşkulanmışımdır. Beceremediğim, bunun için de bir türlü sevemediğim bir işi yapıyorum havası işte. Bu, ilk şiirimi yayımladığım zaman da öyleydi, bugün de öyle. Hep zorlanarak yazdım, mecburdum sanki. Elimde bulunan ilk imge ya da ilk dizenin şiddetli dürtüsünden de hiçbir zaman kurtulamadım. Bu dürtünün benim için yalnız sanat değil, hayat dürtüsü olduğunu da söyleyebilirim. Metnin ağardığı, şiirin artık ortaya çıkar gibi olduğu an onu izleyen kısa süre ise öyle büyük bir sevinç getirir ki... Galiba bugüne dek o sevinci duymak için yazdım...” 1931 yılında Erzincan’da doğdu… “Bir doğum günüm yoktur benim” diyebilecek kadar hem barışık hem de küskündü bir yanıyla bu hayata. Cemalettin Seber… Türk şiirinin usta ismi, Cemal Süreya… 6 yaşına kadar ailesiyle beraber Erzincan’da mutlu bir çocukluk geçirdi. Babası onun büyük şehirde okumasını istedi, halasının yanına İstanbul’a gönderdi… Cemalettin burada Firuzağa İlkokuluna başladı. *** Çocukluk yılları yaşamına ve şiirine derin izler bıraktı. O 6 yaşındayken annesi öldü, onu şiire götüren en keskin neden de “annesi” idi… Şiirendeki hüzün ilk kez böyle misafir oldu dizelerine. “Küçük kalbimdeki kuş ölmüştü.” dedi annesi Gülbeyaz Seber’in ardından… Yıllar sonra da babası… Babasıyla olan ilişkisine ise “tuhaf”tı diye tanımlar Cemal Süreya. Onu hiç dövmemiş olması ve kızsa bile gece gelip onu öptüğünü hissetmesi, babasını sevmesi için büyük nedendi. Babasının beklenmedik biçimde, trafik kazasında ölmesi ise onun dizelerine misafir olarak sızan hüznün ev sahibi olmasına sebep oldu… “Sizin hiç babanız öldü mü? / Benim bir kere öldü kör oldum” dizeleri babasının ölümünü “derinden” yaşamasına şahit dizeleri idi. *** Cemal Süreya şiiri; hayatın içinde ne varsa, toplumsal meselelerden siyasal çözümlere, bireysel aşklarımıza kadar bizleri kuşatan eşsiz bir şiirdir. Onun bir dizesine takılıp sevgiyi, aşkı, acılara katlanmayı, hüznü, yaşanmışlığı anlayabilir insan. Süreya, bunu edebiyatta yeni bir dil ve yeni bir sözlükle başarmıştır... “Gülümsemeyle hüzün hep yan yana gider benim şiirimde… Özgürlük ve kendine güven durumu lirizme, sıkıntı ve bunalım ise humora…” diye anlatır kendini ve şiirini. 1950’li yıllarda ortaya çıkan ve Garip akımından sonra Türk şiirindeki en önemli dönüşümü gerçekleştiren İkinci Yeni, yönü önceden belirlenmiş bir akım değildi ama Türk şiirindeki etkisi büyük oldu. İkinci Yeni’nin “anlam şairi” Cemal Süreya, “Biz Garip akımına karşı doğduk ama onlardan aslında ne kadar da beslendiğimizi şimdilerde anlıyorum der 50’li yaşlarında… Duyarlılığın şairi Süreya, insan denen karmaşık varlığa bu denli mütevazi ve kendine de bu denli eleştirel bakar... İlk kitabı “Üvercinka” 1958 yılında yayımlanır Süreya’nın… Üvercinka, “güvercin kanadı”ndan kısaltılarak elde edilmiş bir sözcüktür… Barışa, aşka vurgu yapar bu sözle Süreya… Her şairin ilk kitabı, bir kumaşın ilk metresi gibidir derler, şair bütünüyle o ilk yapıtta, ilk dizelerde saklıdır. Süreya da Üvercinka ile Türk şiirine damga vuracağının adeta o günden haberini verdi... Cemal Süreya’nın Ankara’da Mülkiye’de geçirdiği 4 yıl ise dünya görüşünün ve sanatının oluşumunda önemli yer tuttu. Mezun olduktan sonra Eskişehir Vergi Dairesinde işe başladı. İlk kitabına adını veren gizli aşkı, “Üvercinka” da buradaydı. “Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor Bütün kara parçalarında Afrika dahil” Süreya, “Senin bir havan var beni asıl saran o / Onunla daha bir değere biniyor soluk almak” dediği Üvercinka’sını hep bir giz olarak tuttu… Bu Üvercika’dan bir kızı oldu Cemal Süreya’nın… Adı, Ayçe… Kızını mütevazi hayattan pek koparmak istemedi. Babası ile aksak bir ilişkisi olduğu söylense de Cemal Süreya'nın yaşatılması için çok çaba sarf edecekti Ayçe Seber... Ve o kadın, yıllar sonra bile hala mütevazi bir hayat yaşamaya, insanların gözünün içine sevgi dolu bakmaya ve onlarca insanın da hayatına dokunmaya devam ediyor... Cemal Süreya ve kızı Ayçe İşinden dolayı birçok kent gezdi, en çok İstanbul’u beğendi Süreya. Yıllar sonra bu kente yerleşti, Kadıköy’de oturmaya başladı. “Ben Kadıköy İskelesi’ne en yakın oturan şairim” diye de övünürdü ama şairliğiyle hiç övünmezdi… “İstanbul'da bir duvar duvarda bir kilise Sen çırılçıplak elma yiyorsun Denizin ortasına kadar elma yiyorsun Yüreğimin ortasına kadar elma yiyorsun Bir yanda esaslı kederler içinde gençliğimiz Bir yanda Sirkeci'nin tren dolu kadınları Adettir sadece ağızlarını öptürürler Ayaküstü işlerini görmek yerine Adımın bir harfini atıyorum” Elma şiirinde adındaki “y” harflerinden birini attığını ilan etti... Nedeni bir arkadaşıyla girdiği iddiayı kaybetmesi idi. Söylenen o ki iddiaya girdiği kişi Üvercinka’ydı… Kaybedeceğini bildiği halde girdi iddiaya. Aslında adındaki y’nin birini atmaya çoktan karar vermişti de Üvercinkalı anılarını çoğalttı böylece... Yaşadığı her şeyi yazdı Cemal Süreya. Geçmişle şimdiki zaman, düşünceyle duygu, düz yazıyla şiir yan yana yer aldı onun eserlerinde. Cemal Süreya, şiirlerinin yanı sıra günlükleri, denemeleri, düz yazıları, Fransızcadan yaptığı çevirileri ve çıkardığı dergilerle de birçok önemli eser bıraktı. “Papirüs” onun dergi serüveninde en önemli noktalardan biri oldu. Ankara’da başladığı dergi serüvenine İstanbul’da dostu Ülkü Tamer’le devam etti… Dergi işlerini yürütebilmek için tek göz bir oda kiraladılar beraber. İlk sayının maliyeti bin beş yüz lira tuttu. Fakat ikisinin ise toplamda elli liraları ya vardı ya yoktu… Dergi çıkardıkları odadaki antika halıyı o dönem aynı zamanda antikacılık yapan arkadaşları şair Edip Cansever’e satıp maliyeti karşılayabildiler ancak… Son kitapları Sıcak Nal ve Güz Bitiği’nde kendi şiirinin tanımını buldu Süreya Güneşten yırtılan caz, kavaldan dökülen gökyüzü… Bu son kitaplarında ortaya çıkan bir diğer tema da ölüm düşüncesiydi… Ölüm yaklaşırken Ülkü Tamer onun için şu dizeleri yazdı “Tanrı binbirinci gece şairi yarattı, Bin ikinci gece Cemal'i, Bin üçüncü gece şiir okudu Tanrı, Başa döndü sonra, Kadını yeniden yarattı. Cemal Atlas Okyanus'nda Fırat'ın salı Zap suyunda Alp Çiçeği” Cemal Süreya bu dizeleri okuduktan bir gün sonra, 9 Ocak 1990’da “Laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaya” binerek aramızdan ayrıldı… “Ölüyorum tanrım Bu da oldu işte. Her ölüm erken ölümdür Biliyorum tanrım. Ama, ayrıca, aldığın şu hayat Fena değildir... Üstü kalsın...” 18 Aralık şiiri 402 kez okundu henüz oylanmamış 18 Aralık 1985’te o salonda Kişi nasıl kestirebilirdi ileriyi? Siz, kazıbilimler, alınyazısıbilimler, Geçsin yıllar geçsin, seneler gibi. Olur mu anımsamamak Onaltıncı Louis’yi 14 Temmuz 1789 akşamı, Louis, Şöyle yazmamış mıydı defterine Bugün kayda değer bir şey yok..’ Kehanet’ adlı kısacık bir şiir buldum Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. Ölüm şiiri 485 kez okundu henüz oylanmamış Ölüm geliyor aklıma birden ölüm Bir ağacın gölgesine sarılıyorum Önceleyin şiiri 789 kez okundu henüz oylanmamış Önce bir ellerin var Yalnızlığımla benim aramda Sonra birden kapılar açılıverdi ağzına kadar Sonra yüzün, Ardından gözlerin dudakların Sonra herşey çıkıp geldi Bir korkusuzluk aldı yürüdü çevremizde Sen çıkardın utancını duvara astın Ben masanın üzerine koydum kuralları Herşey işte böyle oldu önce Şarap şiiri 476 kez okundu henüz oylanmamış Saat onikiden sonra, Bütün içkiler Şaraptır Ülke şiiri 359 kez okundu henüz oylanmamış Saat Çini vurdu birden pirinççç Ben gittim bembeyaz uykusuzluktan Kasketimi eğip üstüne acılarımın Sen yüzüne sürgün olduğum kadın Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin Bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. Mavi. Bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman Sen tutar kendini incecik sevdirirdin Bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa Yalnız aşkı vardır aşkı olanın Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan Sen yüzüne sürgün olduğum kadın Kardeşim olan gözlerini unutamadım Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını Dostum olan ellerini unutamadım Karım olan karnını ve önlerini Orospum olan yanlarını ve arkalarını İşte bütün bunlarını bunlarını bunlarını Nasıl unuturum hiç unutamadım Kibrit çak masmavi yanardı sesin Ormanlara ormanlara yüzünün sesi En gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma Şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın Soluğu kesen ağulayan ormanlarında Yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı Ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında Karadeniz’e karışırdı ordan Akdeniz’e Ordan da daha büyük sulara Geceyse ay hemen tazeler minareleri Kur’an sayfaları satılan sokaklardan Ölüm bir çeşit sevgiyle uçar Ölüm uçar çocuk yüzlere Ben o sokaklardan ne kadar geçtim Damağımda dilinin yosunlu tadı Önce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine Bir takım tavşanları andıran bir takım su hayvanlarını Pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini Yani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi Bir başak ufak ufak bildirir Konya’yı O başakta o Konya’da seni ararım Ben şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi mi Altın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız Para basma yetkisini Fırat’ın suyunu Palandöken’i Erzincan’ın düzünü asma bahçelerin dibini Antalya’nın denizini o denizin dibini Beş türlü yengeç yaşıyan sularında Çağanoz adi pavorya çingene pavoryası ayı pavoryası bir de çalpara Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını Sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya Yokluğun gayri şurdan şuraya geldi Bir günler şölenlerle egemen ülkende Şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor N’olur ağzından başlıyarak soyunmaya Bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme Çık gel bir kez daha çıkıntılardan Çık gel bir kez daha bozguna uğrat İlkokulu Bitirdiği şiiri 584 kez okundu henüz oylanmamış İlkokulu bitirdiği gün Cumhuriyet şairi, Saçında kurdelesi Lozan gibi; Sonra her yıl öldürüldü, öldürüldükçe de Hemeninden göğe huthutler çizildi. Gelecek zaman oldu şimdiki zaman; Irmak aşağı inen güz parçası, Çok süslü bir halkın arasından, Benimsin! İyi anlarında sesin kalınlaşıyor Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. İntihar şiiri 396 kez okundu henüz oylanmamış Sen tam tabancayı Şakağına dayamışsın; Kapı açılıveriyor Ve üstündekileri Bir bir fırlatıp atan Bir leylak sesi… Üstü Kalsın şiiri 412 kez okundu henüz oylanmamış Ölüyorum tanrım Bu da oldu işte. Her ölüm erken ölümdür Biliyorum tanrım. Ama, ayrıca, aldığın şu hayat Fena değildir… Üstü kalsın… Yunus Ki Sütdişleriyle Türkçenin şiiri 651 kez okundu henüz oylanmamış Yunus ki sütdişleriyle Türkçenin Ne güzel biçmişti gök ekinini, Düşman müşman girmeden araya Dolanıp bütün yukarı illeri Toz duman içinde yollar boyunca Canından sızdırmıştı şiiri; Vasf-ı Hal’inde öyle esrikti Acı dirliği Aşık PAşa’nın, Günlük gibi havayı doldururdu. Sevginin ve kimyanın öğretisi; Bursa da otlar ağaçlar arasında kim yazdı günün aydınlığın O diri o insan yüzlü beratını Başka kim yazdı Emir Sultan dan Ve bakalım Balım Sultan Urum Abdallarından Baba dostlarıyla kadınlarla Birtakım ilişkilerden sıyrılarak Çıkarak karıkocalığın dükkanından Tuttu aynasında Kızıl Deli’yi; Yağmur altında sicim gibi Parasını serperken havuzlara Aşık Garip unutmuştu kendini Aklını fikrini takıp Mecnun’a, Oralarda sevgili bir küfür gibi Son yükselişigibi bir sesin Demirin taşın yergisiyle dolu O çimenleri yeşerten nârâ O dalga dalga yayılan Anamın içi gib ovalara, Ve indi mi birden bire inen SImsıcak bir şafak gibi dağlara, Sütbeyaz Ayvaz Kankırmızı Köroğlu; Sen ki şu kısacık hayatında Sevdin ve yaşadın kelimeleri Bir gün bile düşürmedin kalbinden Yarana bastığın büyülü deyimi Niye mi koşarsın böyle ufka doğru Pir Sultan mı ısmarladı seni Kızılırmaktan öte Sivas’a doğru Yeryüzü gökyüzü ve sabah vakti Bilece uçarsınız hastanız ulu Alnında göğsünde parmak uçlarında Kan pıhtısının ısrarlı bakışı Siyaset meydanı hıncahınç dolu, Ustamın gözlerindeki son damla mavi Takılıp kalmış kirpiklerine, Perçemi uysalca dolanmış darağacına, ; Uzakta kavaklar kuşku sorulu Bir tambur dehşeti sazında Hazırlar kaderini Kadı Burhanettin’in Olsa da bir gün Sivas a sultan Fışkıracaktır kanı bir tuyuğ gibi Azeri ağzıyla koçlara devran Bir tuyuğ gibi elemsiz bir fıskıye gibi Başı omuzundan kaydığı zaman; Sen ki gözlerinle görmüştün 57’de Babanın parçalanmış beynini Kağıt bir paketle koydular mezara İstesen belki elleyebilirdin de Ama ağlamak haramdı sana O günler istesende istemesen de Boğazında buruldu kaldı Türkçe Mevsimlerin tülüne sarılı halde Yıllarca dinlendirdin acını Utandın ondan korktun bir bakıma Sakladın geleninden gideninden; Ve sen daha nice raslantılarla Nice suçsuzun başında bulundun ki Göğe urmak ister gözbebekleri Nice şair nice duyarlık elçisi Zehir Kazak zıkkım Gedayi Bir buğday yüzlü zülfü doşaşığın Özlemiyle karmış doğanın buyruğunu Kütüğü nakıştan beter olmuş Nar çiçeği Karacaoğlan ; Yaz kış yapraklı Dertli Boran; Ezilmişin tutanakçısı Kabasakal; Dördüncü Murad’ın çılgınlığıyla Yeniçeri bedeninenişanlar vuran Seyrek asker Kayıkçı Kul Mustafa; İşgal acılarından mavi bir lirizm çıkaran Maliyeci şairlerin ilki Bayburt’lu Zihni; Ve sürgün şairlerin ne ilki ne de sonuncusu Yiğit ve açık Türkmen Dadaloğlu; Kamu kuşların yedi bin yıl Tam bir danişmendlik içre uçtuğu Ve gülün tek bir solukta Köy köy dağılıp kahverengide Kent kent kırmızıda toplandığı Gülşehri; Kim bu Gülşehri öksüz Emrah kim? Şems Banu ne olacak Kişverkişan nere kalesi? YA ulu Camiin ünlü romancısı Yalvaçlara kimlik kağıdı dağıtan Çekidüzeni unutulmaz Süleyman Çelebi? Sen işte bunlarla bildin Türkçeyi Bunlarla Gelen giden obayı sevdi. İşte Tam Bu Saatlerinde şiiri 570 kez okundu henüz oylanmamış İşte tam bu saatlerde bir yara gibidir su Yeni deşilmiş uçlarına sokakların, küçük uçlarında. Senin o güneş sarnıcı gözlerin Ölüm yası içindeki bir evde Olmaması gereken birşey gibi,kırılan bir ayna gibi. Bu saatlerde. Çarmıhını yanından eksik etmeyen bir İsa gibi Merdiven taşıyan bir adam görüyoruz Bu adamı ne kadar çok seviyorum, bu kuşu ne kadar Sen ne seviyorsun sen zaten sevince Alnınla ayıklarsın yeryüzünü, Çardaklar binaların ağızlarında Aşar gider kendi sınırlarını Köpekler gizli bir dağı havlar. Bunlar iyidir diyorum bunlar senden haberli, Yoksa nerden bilecekler Korbon sınırlarında yaşayan balıklar Kovadan sızan hiçret gününü, Peygamberin parmaklarına asıp paltolarını Nasıl girecekler tanrıevine Mucizesever müslümanlar, Ve On Binlerin Dönüşü sırasında Grek keçilerinin çiftleştiği Dağ yolları neyle donacak? Yine de sevişirken Kullandığımız her kelime Hırsızın devirdiği eşya. Minibüsleri morarmış sokaklar Buğdayın parayla değişildiği Paranın ekmekle değişildiği Ekmeğin tütünle değişildiği Tütünün acıyla değişildiği Ve artık hiçbirşeyle değişilmediği acının. O sokaklarda. Saatler yağmuru gösteriyor, Bugün bu küçük salı günü Herşeyi eksik İstanbul’un, tepedekilerden başka Yalnız Galata Galata Gecenin bodrumlarında beslediği O tükenmez paslanmaz tutkusu Bir ağız mızıkası halinde Denize yediriyor yavaş yavaş ÜVERCİNKABöylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerindenEn uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeyeLaleli\'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayızBirden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsunAma nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemezSevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyorBütün kara parçalarında Afrika dahilAydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olmaYatakta yatmayı bildiğin kadarSayın Tanrıya kalsa seninle yatmak günah daha nelerBoşunaymış gibi bunca uzaması saçlarınınBen böyle canlı saç görmedim ömrümdeHer telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyorBütün kara parçaları için Afrika dahilSenin bir havan var beni asıl saran oOnunla daha bir değere biniyor soluk almakSabahları acıktığı için haklıGününü kazanıp kurtardı diye güzelBir çok çiçek adları gibi güzelEn tanınmış kırmızılarla açanBütün kara parçalarında Afrika dahilBirlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötüBoynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremezBir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecekİki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlarBöylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlarZaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlarBütün kara parçalarında Afrika dahilBurda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırasıKalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenkiPadişah gibi cesaretti o alımlı değme kadında yokAklıma kadeh tutuşların geliyorÇiçek Pasajı\'nda akşam üstleriAsıl yoksulluk ondan sonra başlıyorBütün kara parçalarında Afrika hariç değilCEMAL SÜREYA İz TV'nin İkinci Yeni adlı belgesel kuşağının 'Bütün Kara Parçalarında Cemal Süreya' adlı bölümünde, akımın önde gelen şair ve kuramcılardan Cemal Süreya anlatıyor. Taraf gazetesinde yer alan habere göre, bu bölümde Doğan Hızlan, Ülkü Tamer, Sunay Akın, Nursel Duruel, Orhan Alkaya, Enver Ercan, Metin Cengiz, Zuhal Tekkanat, Mehmet Ali Işık, Hakan Gerçek ve Murat Belge; Süreya ve sanatına ilişkin görüşlerini dile getiriyor. Herkes onu, onun şiirlerini Cemal Süreya ismiyle tanıdı Asıl adı Cemalettin Seber olan usta şair, 1931 yılında Erzincan’da doğdu. Dersim olayları sonrası büyük amcası hakkında çıkarılan sürgün kararı nedeniyle bütün aile Erzincan’ı terk ederek Bilecik’e yerleşti. Maliye Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı’nda çeşitli görevlerde yer aldı. Yayınevlerinde danışmanlık, ansiklopedilerde redaktörlük, çevirmenlik yaptı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü'nü bitirdi. Geleneğe karşı olmasına rağmen, geleneği şiirinde en güzel kullanan şairler arasında yer aldı. Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimi ile duyarlı, çarpıcı, yoğun, diri imgeleriyle “İkinci Yeni” şiirinin en başarılı örneklerini verdi. İşte zekâsı ve entelektüel birikimiyle, yaşamdaki duruşuyla, çevresindekileri hep etkileyen bir isim olan Süreya'nın anlatıldığı belgesel İz TV'de saat 2310'da yayınlanacak. Modernist Türk şiir akımı İkinci Yeni’nin en önemli isimlerinden bir tanesi olan Cemal Süreya, hayatı boyunca sayısız şiire imza atmış ve şiir dışındaki eserleri ve çevirileriyle de edebiyat dünyamızı zenginleştirmiş. Gelin Cemal Süreya imzalı en iyi şiirlerden bazılarına yakından bakalım ve ustanın büyülü kalemi ile bir yolculuğa çıkalım. 1931 yılında Erzincan’da doğan Cemalettin Seber ismi kimseye tanıdık gelmeyecektir ama eserlerindeki imzası Cemal Süreya ismi hepimizin gönlünü titretecektir. Çünkü Cemal Süreya, 9 Ocak 1990 tarihinde hayatını kaybedene kadar sayısız şiir kaleme almıştır. Modern Türk şiir akımı şeklinde tanımlanan İkinci Yeni hareketinin en önemli isimlerinden bir tanesi olarak adını edebiyat tarihimize yazdırmıştır. Cemal Süreya yalnızca bir şair değil, aynı zamanda yazar ve çevirmendir. Farklı türlerde pek çok eser vermiş ve kırka yakın Fransızca eseri dilimize kazandırarak edebiyatımızın zenginleşmesini sağlamıştır. Elbette pek çok okuyucu onu diğer eserleri ve çevirileriyle değil usta işi şiirleriyle tanıyor. Gelin Cemal Süreya imzalı en iyi şiirlerden bazılarına yakından bakalım ve ustanın büyülü kalemi ile bir yolculuğa çıkalım. Sen ölümüm kalımım Biliyorum Sana Giden Biliyorum sana giden yollar kapalı Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni Ne kadar yakından ve arada uçurum; İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi Uyandım uyandım, hep seni düşündüm Yalnız seni, yalnız senin gözlerini Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım Ben artık adam olmam bu derde düşeli Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği Kaç kez sana uzaktan baktım vapurunda; Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım Bu böyle pek de kolay değil gerçi... Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; Bunun verdiği mutluluk da az değil ki Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem, Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri İkiye bölünecek gibi bir gökyüzü Aşk… Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra Sonrası iyilik güzellik. Afrika hariç değil Üvercinka Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye Lâleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor Bütün kara parçalarında Afrika dahil Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma Yatakta yatmayı bildiğin kadar Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor Bütün kara parçaları için Afrika dahil Senin bir havan var beni asıl saran o Onunla daha bir değere biniyor soluk almak Sabahları acıktığı için haklı Gününü kurtardı diye güzel Birçok çiçek adları gibi güzel En tanınmış kırmızılarla açan Bütün kara parçalarında Afrika dahil Birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar Bütün kara parçalarında Afrika dahil Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok Aklıma kadeh tutuşların geliyor Çiçek Pasajında akşamüstleri Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor Bütün kara parçalarında Afrika hariç değil Günışığı dadanan pencere Sevgilim Ben Şimdi Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim Elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz "Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz". Çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere O gülün yüzü gülmüyor sensiz O köklensin diye pencerede suya koyduğun devetabanı Hepten hüzünlü bu günlerde Gür ve çoşkun bir günışığı dadanmış pencereye Masada tabaklar neşesiz Koridor ıssız Banyoda havlular yalnız Mutfak dersen - derbeder ve pis Çiti orda duruyor, ekmek kutusu boş Vantilatör soluksuz Halılar tozlu Giysilerim gardropda ve şurda burda Memo'nun oyuncak sepeti uykularda Mavi gece lambası hevessiz Kapı diyor ki açın beni kapayın beni Perdeler gömlek değiştiren yılanlar gibi Radyo desen sessiz Tabure sandalyelerden çekiniyor Küçük oda karanlık ve ıssız Her şey seni bekliyor her şey gelmeni İçeri girmeni Senin elinin değmesini Gözünün dokunmasını Ve her şey tekrarlıyor Seni nice sevdiğimi Usulca bir öpüş Güzelleme Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların Bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur Bunlar da saçların işte akşamdan çözülü Bak bu sensin çocuğum enine boyuna Bu da yatak olduğuna göre altımızdaki Sabahlara kadar koynumda yatmışsın Bak bende yalan yok vallahi billahi Sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur İşe bak sen gözlerin de burda Gözlerinin ucu da burda yaşamaya alışık İyi ki burda yoksa ben ne yapardım Bak çocuğum kolların işte çıplak işte Bak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün Gözlerin sabahın sekizinde bana açık Ne günah işlediysek yarı yarıya Sen asıl bunlara bak bunlar dudakların Bunların konuşması olur öpülmesi olur Seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde Vapurdaydık vapur kıyıya gidiyordu Üç kulaç öteden İstanbul gidiyordu Uzanmış seni usulca öpmüştüm Hemen yanımızdan balıklar gidiyordu. Bir şeyin provası gibi İki Kalp İki kalp arasında en kısa yol Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol. Merdivenlerin oraya koşuyorum, Beklemek gövde gösterisi zamanın; Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, Bir şeyin provası yapılıyor sanki. Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. Unutulacak gibi değil Yakın… Güzelsin sevgilim, Ama çok yakından! Öptüm ve öptüm Sayım Ayışığında oturduk Bileğinden öptüm seni Sonra ayakta öptüm Dudağından öptüm seni Kapı aralığında öptüm Soluğundan öptüm seni Bahçede çocuklar vardı Çocuğundan öptüm seni Evime götürdüm yatağımda Kasığından öptüm seni Başka evlerde karşılaştık İliğinden öptüm seni En sonunda caddelere çıkardım Kaynağından öptüm seni Korkarak ayrılmak Roman Okudum Seni Düşündüm Bende tarçın sende ıhlamur kokusu Yürürüz başkentin sokaklarında Bir nehir şu tutuk konuşan cumartesi Üstünde iki yonga Çarşamba, bir de cuma Ayrılık lafları etme sevgilim Önümüz Temmuz önümüz Ağustos nasıl olsa Kolkola yürüyoruz tek tük öpüşüyoruz Sonra ayrılıyoruz korkuyoruz da Kimi zaman neden kalabalığın içinde duruyoruz da Kimi zaman bir köşe arıyoruz en sapa İşimiz mi yok, şu Akay'a sapalım istersen İstersen garson girelim ilkyazın gazinosuna Börekçi! diye bağır istersen şurda Kısmet çıkar -sanırım- Emek'te oturan kıza Abiler! Abiler! diye bir şey satayım ben Mendilim kalmamış kağıt peçete yok mu çantanda? Üç peseta gibi bir paraya dondurma yemiştim Madrid'te yemiştim, ve çatılardan kanguru akıyordu Londra'da Seversin mi beni, doğru söyle ama? - Sigara? Ne eflatun etin var, yanarca mı yanarca İnan Selimiye'nin minareleri gibisin Her seferinde başka yoldan çıkılır nirvanaya Yazdı ama Yazmam Daha Aşk Şiiri Oydu bir bakışta tanıdım onu Kuşlar bakımından uçarı Çocuk tutumuyla beklenmedik Uzatmış ay aydınlık karanlığıma Nerden uzatmışsa tenha boynunu Dünyanın en güzel kadını oydu Saçlarını tarasa baştan başa rumeli Otursa ama hiç oturmaz ki Kan kadını rüzgardı atların Hep andım ne yaşanır olduğunu En çok neresi mi ağzıydı elbet Bütün duyarlıklara ayarlı Öpüşlerin türlüsünden elhamra Sınırsız denizinde çarşafların Bir gider bir gelirdi işlek ağzı Ah şimdi benim gözlerim Bir ağlamaktı tutturmuş gidiyor Bir kadın gömleği üstümde Günün maviliği ondan Gecenin horozu ondan Modernist Türk şiir akımı İkinci Yeni’nin en önemli isimlerinden olan Cemal Süreya imzalı en etkileyici şiirlerden bazılarını listeledik. Elbette bu liste çok daha uzun olabilirdi. Listemizde olmasını istediğiniz ve favori Cemal Süreya şiirinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.

bütün kara parçalarında cemal süreya